NEFSE KÖLE
İnsan kılığında gezer olmuş maymunlar.
İyi niyeti suistimal etmenin adı kurnazlık.
Haramdan söz ederken, haram yemek aymazlık.
Lütûfkâr cümleler utancından gizlenir olmuş,
Güzel kokan güller, bahçelerden yok olmuş.
Arar olduk eski günleri, nerede mis gibi pınarlar?
Şehirler, kötülük dolu, kana boyanmış duvarlar.
Rüzgâr eser yine de arınmaz nefesimiz.
İman tahtasında muhasebeden uzak nefsimiz.
İnsanoğlu olmuş paranın malın kölesi.
Nerede adalet?
Biri asrı saadeti yaşâr,
Diğerinin, yedi kuşak bitmez çilesi.
Felsefe yapar içinde insan güya,
Arar, var oluşun hikâyesini.
Çoğu kez hükümsüz kalır tezler,
Çaresizce yeni bir yol izler.
Bir türlü dağılmaz geçmişin içinde sisler.
Milattan önce yazılmış bir mezar taşı,
Durur müzenin önünde,
Yaşadığı şehrin kuşlarına selam iletmiş;
Son seferinde.
O kuşlardan da haber yok şimdi,
Bilinmez yureğinde yatan sevgi neydi.
Yine güneşli bir gün, parlıyor şehrin minareleri.
İlahi bir duyguyla sığınıyor insan yaradana,
Uygun adımlarla yürüyor zamana.
İçinde meçhule gidenler, geriye dönmedi,
Sadece bir seda kaldı gökte, kimisi mutluydu,
Kiminin, hiç yüzü gülmedi.
Başımızı gövde üzerinde taşıdık,
Bazen mutluyduk, bazen de, hüzün dolup, yaramızı içten içe kaşıdık.
Rüya gibi gelip geçti yıllar, çöllerin yağmura hasreti gibi sevgiye susamıştı yürekler.
Kimi; sevgiyi vefasızlarda aradı,
Kiminin içinde hüzün yaraydı.