DELİNİN YOLCULARI
Taşları sayıyordu yine, gözü sürekli saatteydi. Hiç randıman alınmaz mıydı? Saydığı taşın sayısı yirmi beşti, hep yirmi beş, yukarısı yoktu. Ne de olsa damgası vurulmuştu, deliydi. Saatin bir akrebi, bir yelkovanıydı, güneşlendiği yer saatin en muhteşem yeri sayılardı; tik tok dinlenen melodi, eşsiz dinletisi. Dünyada yaratılan tek yaratık kendisiydi sanırım…
İçine şeytan kaçanlar vardı, bir de örgü makinesinde akıl işleyen akıllılar. Zinciri en pahallısından, altın cinsi. Yürüyen merdivenden el sallamayı sevenler…
Tek başına çalışan deliye gelecek olursak; dikiş makinesinde diktiği aklı anca bu kadar olur, cinsten…
Karşıdan bakılınca anlaşılması zormuş gibi, üstüne giydirilen elbise yakışmış gibi, süzen zevkten dört köşe olmuş akıl yumakları...
Kaçıncı düğümdesiniz, yine açılmayı bekliyorsunuz, sahte gözlerden miyop musunuz, hipermetrop musunuz? Fark etmez, gözleriniz göz olmadıktan sonra…
Boş ver! Biz delinin yolcusuyuz; arkadaş bugün kara deliğe yolculuk için bilet aldık, akıl vermeye çalışanlara el sallayarak gidiyoruz.
Editör: Nevin Bahtışen