DEMANS
Demans nedir biliyor musunuz?
İSizlere sevgili eşimle geçen bir günümü anlatayım. Tabii ki hepsini değil sadece özetleyeceğim.
Demanslı hastaya baktığınızda onun rahatsız olduğunu anlayamazsınız ancak bir iki saati beraber geçirdikten sonra Demansın kendini ele verdiğini görürsünüz. En çok da gözleri öyle masum bakar ki tertemiz, sevecen küçük bir çocuk olur. Sevgili eşim sağlığında hiç boş durmayan aktif bir kişiydi. Yürümeyi çok sevdiğinden kilometrelerce yol yürür, günlük gazetelerini almaya kendisi gider, oyalanacak iş yaratırdı. Ben çarşı-pazar bilmezdim, alışverişi eşim yapardı .Evin ihtiyaçları dışındakileri de alırdı. İki yavrumuz var. Evine bağlı çocuklarına çok düşkün bir baba. Ben bir gün olsun sofraya eşim olmadan oturduğumuzu bilmem.
Gelelim hikâyemize; dışarıya çıktığında düşmelerle başlayan ilk belirtiler ara ara unutmalarla devam etti. Doktora gittik tabii ki, beyin MR'ı çekildi, sonuç maalesef "Demans”
İşte o an dünyam başıma yıkıldı sandım. Ben okumayı çok severim, her şeyi araştırırım. Eşimle okuma yarışı yapardık, geceleri okuduğumuz kitabı bitirmeden yatmazdık. Bitirdiğimiz kitapların sayısını hatırlamıyorum bile. Bu hastalığı da okuduğumdan “Demans”ın ne vahim bir illet olduğunu biliyordum. O an üstümden ter boşaldı, adeta duştan çıkmış gibi sırılsıklam oldum.
Hastalığı günden güne ilerlemeye başladı.
Doktor tek başına sokağa çıkmasını yasaklayıp "Kesinlikle yalnız dışarıya çıkmayacak" dedi.
O günden sonra nereye gitmek isterse beraber gitmeye başladık.
Her günümüz bazen dram bazen komedi, trajikomik olmaya başladı. Her anımız fıkra gibi, güler misin ağlar mısın?
Sonra tek başına desteksiz yürüyemez oldu. Yürüteci var ama bir türlü alışamadı, elinden tutup yürütmeye başladım. Desteğim olmadan lavaboya dahi gidemez oldu.
Bu hastalığı ona konduramadığımdan kabullenmek cok zamanımı aldı, çok zor alıştım. Şu an profesyonel hastabakıcısıyım. İlk zamanlardaki kadar olmasa da yine de üzülüyorum. Ne yapmam gerektiğini biliyorum, insan zamanla alışıyor.
Komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerime son verdim çünkü öyle olması gerekiyordu. Gürültülü konuşmalardan ve kalabalıktan çok rahatsız oluyor.
Şairler Derneği’nden ayrıldım, asla şikayetçi değilim. Bunu isteyerek yaptım, kimse beni zorlamadı. Bizim yaşantımız sizlerinkinden çok farklı.
Ben eşimle kendime yeni bir dünya kurdum; O beni annesi gibi görüyor, ben de onu çocuğum yerine koydum, zaten üç yaşındaki çocuk gibi.
Çocuklarımız sık sık ziyaretimize gelip bizi hiç yalnız bırakmazlar, bizi yemeğe çıkartırlar. Can tanelerim, can parelerim iyi ki varlar. Allah onlardan razı olsun. Çocuklarımızın geleceğini eşime söylemem; "Onlar gelene kadar beni balkona çıkart" der, gelmelerini bekler.
Akşam yemeğini erken yeriz, saat 18.30 ya da 19.00 gibi yatar. Bir saat sonra bana seslenip "Sen neden yatmadın, hâlâ oturuyor musun?" diye sorar. Halbuki saat daha 19.30 ya da 20.00 olmuştur. Gece yarısı olmuş sanıyor, saat kavramı yok. Aklında kalan anıları geçmişten, 6 yıldan önceki zamanı hatırlıyor.
Ekmek almaya giderken kapıyı kilitliyorum. Giderken "ben ekmek almaya gidiyorum, bir şey istiyor musun?" diye soruyorum. Genelde maden suyu ya da dondurma ister. Market evin karşısında, görünüyor. Eve gelince; “Geldim canım" diyorum.
Yüzü asık, canı sıkkın. “Ne oldu?" diyorum, ağlamaya başlıyor; "Neredesin sen? İnsan giderken haber verir. Aaaaaaa!"
Haydi buyurun.
“Söyledim ya, ne istersin? diye de sordum, benden maden suyu, dondurma istedin aldım geldim."
“Ben bir şey istemedim, ben öyle bir şey demedim, yalan söylüyorsun" der.
Her markete gidip döndüğümde çok mutlu olur, bunu ağlama ile belirtir ve ağlar. Gece uyandığında bazen evi tanımaz; "Biz neredeyiz kime geldik?" der. Bazen; "Bu eşyalar kimin bunlar yeni mi geldi?" der. Der de der. Bismillah çeke çeke onu yatırıyorum.
Aylık kontrolleri var. Aman Allah'ım şaşırıp da "Yarın hastaneye gideceğiz" demeyeyim, o gece uyumadığı gibi beni de uyutmaz. Gecenin 02 .00'i ya da 00.30'ü; “Kalkalım, beni giydir" der, oysa daha sabaha çok var. Onu ikna edene kadar ben biterim. O gece uyumadan hastanenin yolunu tutarız.
Ev değiştirdik. Bir yere gidemediğimiz için işlek bir caddede ev tuttum. Dört yol ışıklar, sağım solum market, eczane, sağlık ocağı, halk pazarı hepsi yanımda sanki bizim için yapılmış. He sabah kahvaltımızı mutfakta, camın önünde etrafı seyrederek yaparız. Peşinden kahve yaparım, karşılıklı içeriz. On dakika sonra; "Bir kahve yapar mısın?" diye sorar. Haydi buyurun.
"Demin içtik ya canım" derim,
“Aaaa, öyle mi ben hatırlamıyorum" der.
Biz evleneli 55 yıl oldu, severek evlendik. Elbette sıkıntılı günlerimiz de oldu ama üstesinden geldik çok şükür. Eşimin sayesinse çok rahat bir hayat yaşadım. Bir dediğim iki olmamıştır. Çok şehir gezdik. Ömrüm baba ocağından çok eşimin yanında geçti. Allah başımdan eksik etmesin, ben bakmaya razıyım.
Gece kalktığımda kontrol ederim. Bir şey olacak diye aklım çıkıyor, düşünmek bile istemiyorum. Onun nefesi yeter. Facebook'da çok arkadaş edindim. Görüştüğüm, telefonla da konuştuğum çok arkadaşım var. Yalnız, eşimin yanında konuşamıyorum, rahatsız oluyor. Şiirlerimi genelde onu yatırdıktan sonra yazarım, yoksa iki satır yazamadan bölünüyor, ilham milham kalmıyor. Bu yazıyı tamamlamam on günümü aldı. Arkadaşlarımın sayfalarını genelde gece yattığımda yanıtlıyorum Bazen de elimde telefonla uyuyakalıyorum.
Bazı arkadaşlarım beni gruplara eklemek istiyorlar, inanın sayfamda dahi sık paylaşım yapamaz oldum. Bir hafta on gün önce yapılan yorumları tesadüfen görüyorum, cevaplayamadığım için çok üzülüyorum. Kitap okumak istiyorum, gözlerim çok rahatsız, tüp takılı.
Bu yazdıklarım bir günün hikâyesi. Herkese sağlık ve afiyet diliyorum, gerisi boş. Siz siz olun birbirinize saygılı olun, Bu gün var yarın yokuz.
Dünyada en değerli varlık ailedir. Onların değerine asla paha biçilemez. Birbirinize iyi davranın sonra çok üzülürsünüz, telafisi olmaz. Şu üç günlük dünyada neyi bölüşemezler anlamış değilim. Doğunca bir parça beze sarıyorlar, az yaşa çok yaşa akibet geliyor başa. Hanların, hamamların, sarayların olsa ne çare, bir gün bitecek vade. Giderken saracaklar bir beze, gönderecekler son yolculuğa. Çok mu zor tatlı dilli, güler yüzlü olmak, üstelik bedava.
Sevginin olduğu yerde hayat vardır. Allah tüm sevdiklerimizi korusun. Eşim çok yakışıklıydı, benim gözümde hâlâ da öyledir. Çocuklarım da babalarına benzedi şükür...
Neydik, ne hale geldik?