"Neyi yaşıyorum ya da nasıl yaşıyorum?" diye sorguluyor musunuz siz de zaman zaman?
Hayatı ıskalıyor muyuz yoksa hissederek yaşayabiliyor muyuz?
Bu ülkede yaşamak galiba hep bir huzursuzluk hâliyle ilintili.
Yolsuzluklar, ekonomik darboğaz, adaletsizlik, açlık sınırı, kadın cinayetleri, çocuğa şiddet her daim bu ülkenin makûs talihi olmaya devam ediyor.
Hep bir umutlanma, ayakta kalma gayretindeyiz.
İki yakamız ne zaman bir araya gelir hiç bilmiyoruz.
Evet enseyi karartmıyoruz ama artık bayağı yorulduk sanki.
Herkesin varoluşla ilgili bir derdi vardır mutlaka.
Yaşamın ruhunu hissedebilmek, bazı şanslı insanlara tanınmış bir ayrıcalıktır diye düşünürüm hep; fakat bu şansı ortaya çıkaran da yine biziz esasında .
Hep bir gelecek korkusu hasıldır bizde. Çoğu varlıklı insan bile iş güç çarkında akan hayatını öyle ruhsuz geçirmektedir ki tüm güzel zevklerden azade yavaş yavaş ölmektedir; fakat bunun farkında bile değildir. İşte bu hâl en fenasıdır.
Neyi yaşıyoruz biz?
Hayal kuruyor muyuz?
Yaşadığımız şehrin hakkını verebiliyor muyuz?
Güzel bir müziği, boş zaman aktivitesi değil de hissederek en son ne zaman dinlediniz?
Her gün aynı yolları mı yürüyorsunuz? Oysa sonbaharın coşkusu bu kadar şahaneyken neden başka sokaklara girmiyoruz ki?
Mevsimler muhteşem döngüsünü gerçekleştirirken ve şöyle yürekten bir, "Hoş Geldin"i hak etmişken başımız öne eğik evin yolunu mu tutuyoruz umarsızca?
Karşıdan gelen insana hesapsızca "Günaydın" diyebiliyor muyuz?Bırakın, o size şaşkınlıkla bakakalsın. Sizin içiniz ısındı mı, bana ondan bahsedin...
"Olmasa da olur" diyen hafif bir kalple küçük seyahat planları yapabiliyor muyuz? Gitmelerin o uçucu hâllerini içimizde saklı tutuyor muyuz?
Yeni çıkan kitapları okuyup, kelimelerle dans etmenin keyfine varıyor muyuz?
Bir tabak patlıcan, biber, patates kızartıp sevdiğiniz bir dostunuzu, "Hadi gel birer kadeh içelim, iyileşiriz belki beraber" diyerek evinize çağırıyor musunuz?
Aşkta veya işte mutsuz olduğunuz hâlde (oysa içinizde hâlâ kelebekler uçuşacak güç varken) teslim olmuş bir vaziyette, öylece devam mı ediyorsunuz?
Hayallerinizi gerçekleştirmek için hiç risk almıyor musunuz? "Tek başına da yapabilirim, hayat çok güzel ve sonsuz" diyebiliyor musunuz?
Etrafınızdan yardım istemeyi acizlik olarak mı görüyorsunuz? Oysa bazen bir el istemek çok insanidir.
Bütün mesele şu galiba... Yaşamak bizim elimizde ve her şartta muhteşem keyifler var bu hayatta. Eğer bunu ıskalıyorsak yavaş yavaş ölüme doğru kendiliğimizden gidiyoruz demektir.
Koşulları yaratan insanın kendi bilgisi, bilinci, görgüsü ve tutumudur.
Bir nevi yaşam gustoluğudur bu...
Güzel anlar yaratabilmek, hayatın küçük keyiflerini yakalamak ayrı bir sanattır.
Hep aynı hayatı yaşadığınız sürece paslanacağınız aşikâr.
Oysa maviliklere açılan öyle çok yol var ki şu hayatta...
MEVLANA ne güzel demiştir:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"
Belki de şimdi uyanma, silkelenme zamanı...
Küçük keşifler icat etme, yeni bir sayfa açma zamanı... Kışa, umutla bakma zamanı.
Kendin için halkın için bu topraklar için ümitlenme zamanı belki de...
Ne demişti büyük usta Nazım...
"Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
Yetmişinde bile meselâ zeytin dikeceksin
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
Ölmekten korktuğun hâlde, ölüme inanmadığın için
Yaşamak, yani ağır bastığından."
Yaşamak için o zeytini dikecek heyecan lazım hepimize ve bence içimizde bir yerlerde o coşku hep var.
Böylesine sevilmeli işte bu dünya. Sırf "Yaşadım" diyebilmek için...
Yeter ki sevinmekten yana olalım ve şu dünyadan gelip geçerken kimsenin bizi üzmesine izin vermeyelim.
Niye biliyor musunuz?
Yaşamak yanı ağır bastığından...
***
Gevher Aktaş Demirkaya
Ben Yemen Türküsü’nü Söylerken Ata Ağlardı
Yusuf Sarıkaya
Bizim Kuşak /4
Mine Çağlıyan
Özgürlük
Sedat İlhan
Sami Çelik Bey’e
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Bir Mum Işığına Tutsak
Suna Türkmen Güngör
Ruhun Terazisi
Ümit Polat
Hakan Bahçeci’nin Öykü Yoculuğu
Dilek Tuna Memişoğlu
Sudan Ağlıyor
Ebru Bozcuk
Yaşam Gustoluğu
Musa Aşkın
Sudan’ın Sessiz Çığlığı
Mehmet Şahan
Hasene ve Hasenat
Serhan Poyraz
Goriot Baba / Honore de Balzac
Ayşe Parlar Gürkan
Duyguların Matematiği
Hilmi Yavuz
Okuma Takıntısı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Sevgi Yönetimi
Haluk Özdil
Nazilerin Gizli Silahı Lili Marleen
Ahmet Furkan Demir
Çağımızın Hastalığı: Gösteriş
Hüseyin Uyar
İstanbul Senfonisi
Nevin Bahtişen
Hayata Dair
Ayfer Güney
Dur
Deniz İmre
Anlam Arayışının Sessiz Çığlığı
Hamiyet Su Kopartan
Meşguliyet
Sami Çelik
Ey Zımni
Turan Demirci
Yapılmayacaklar Listesi
Muhammet Çavdar
Bir Uyku Bin Ölüm
Reyhan Mete
Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla
Esedullah Oğuz
İçimiz Dışımız Suriye
Hakan Cucunel
Türk Edebiyatı ve Türkçe Edebiyat
Cengiz Hortoğlu
Mutlu Olmak mı Nasıl Yani?
Ufuk Batum
Yediği Ayazı Unutmamak
Şükrü Doruk
Alma Ağacı
Uzman Klinik Psikolog, Dr. Ezgi Yaz
Hayat Gökyüzüdür, Bakış Açımız da Teleskop
Demet Mannaş Kervan
Sözde Hayvanseverin Eseri: Sokak Köpeği
Tamer Şahin
Dünyalı Barış Manço
Kadir Çelik
Affet Bizi Güzelhisar