DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Ebru Bozcuk
Ebru Bozcuk
Giriş Tarihi : 01-11-2025 20:46

Yaşam Gustoluğu

"Neyi yaşıyorum ya da nasıl yaşıyorum?" diye sorguluyor musunuz siz de zaman zaman?

Hayatı ıskalıyor muyuz yoksa hissederek yaşayabiliyor muyuz?
Bu ülkede yaşamak galiba hep bir huzursuzluk hâliyle ilintili.

Yolsuzluklar, ekonomik darboğaz, adaletsizlik, açlık sınırı, kadın cinayetleri, çocuğa şiddet her daim bu ülkenin makûs talihi olmaya devam ediyor.

Hep bir umutlanma, ayakta kalma gayretindeyiz.
İki yakamız ne zaman bir araya gelir hiç bilmiyoruz.

Evet enseyi karartmıyoruz ama artık bayağı yorulduk sanki.

Herkesin varoluşla ilgili bir derdi vardır mutlaka.
Yaşamın ruhunu hissedebilmek, bazı şanslı insanlara tanınmış bir ayrıcalıktır diye düşünürüm hep; fakat bu şansı ortaya çıkaran da yine biziz esasında .

Hep bir gelecek korkusu hasıldır bizde. Çoğu varlıklı insan bile iş güç çarkında akan hayatını öyle ruhsuz geçirmektedir ki tüm güzel zevklerden azade yavaş yavaş ölmektedir; fakat bunun farkında bile değildir. İşte bu hâl en fenasıdır.

Neyi yaşıyoruz biz?
Hayal kuruyor muyuz?
Yaşadığımız şehrin hakkını verebiliyor muyuz?

Güzel bir müziği, boş zaman aktivitesi değil de hissederek en son ne zaman dinlediniz?

Her gün aynı yolları mı yürüyorsunuz? Oysa sonbaharın coşkusu bu kadar şahaneyken neden başka sokaklara girmiyoruz ki?

Mevsimler muhteşem döngüsünü gerçekleştirirken ve şöyle yürekten bir, "Hoş Geldin"i hak etmişken başımız öne eğik evin yolunu mu tutuyoruz umarsızca?

Karşıdan gelen insana hesapsızca "Günaydın" diyebiliyor muyuz?Bırakın, o size şaşkınlıkla bakakalsın. Sizin içiniz ısındı mı, bana ondan bahsedin...

"Olmasa da olur" diyen hafif bir kalple küçük seyahat planları yapabiliyor muyuz? Gitmelerin o uçucu hâllerini içimizde saklı tutuyor muyuz?

Yeni çıkan kitapları okuyup, kelimelerle dans etmenin keyfine varıyor muyuz?

Bir tabak patlıcan, biber, patates kızartıp sevdiğiniz bir dostunuzu, "Hadi gel birer kadeh içelim, iyileşiriz belki beraber" diyerek evinize çağırıyor musunuz?

Aşkta veya işte mutsuz olduğunuz hâlde (oysa içinizde hâlâ kelebekler uçuşacak güç varken) teslim olmuş bir vaziyette, öylece devam mı ediyorsunuz?

Hayallerinizi gerçekleştirmek için hiç risk almıyor musunuz? "Tek başına da yapabilirim, hayat çok güzel ve sonsuz" diyebiliyor musunuz?

Etrafınızdan yardım istemeyi acizlik olarak mı görüyorsunuz? Oysa bazen bir el istemek çok insanidir.

Bütün mesele şu galiba... Yaşamak bizim elimizde ve her şartta muhteşem keyifler var bu hayatta. Eğer bunu ıskalıyorsak yavaş yavaş ölüme doğru kendiliğimizden gidiyoruz demektir.

Koşulları yaratan insanın kendi bilgisi, bilinci, görgüsü ve tutumudur.
Bir nevi yaşam gustoluğudur bu...

Güzel anlar yaratabilmek, hayatın küçük keyiflerini yakalamak ayrı bir sanattır.
Hep aynı hayatı yaşadığınız sürece paslanacağınız aşikâr.

Oysa maviliklere açılan öyle çok yol var ki şu hayatta...

MEVLANA ne güzel demiştir:

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait 
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"

Belki de şimdi uyanma, silkelenme zamanı...
Küçük keşifler icat etme, yeni bir sayfa açma zamanı... Kışa, umutla bakma zamanı.

Kendin için halkın için bu topraklar için ümitlenme zamanı belki de...

Ne demişti büyük usta Nazım...
"Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
Yetmişinde bile meselâ zeytin dikeceksin
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
Ölmekten korktuğun hâlde, ölüme inanmadığın için
Yaşamak, yani ağır bastığından."

Yaşamak için o zeytini dikecek heyecan lazım  hepimize ve bence içimizde bir yerlerde o coşku hep var.

Böylesine sevilmeli işte bu dünya. Sırf "Yaşadım" diyebilmek için...
Yeter ki sevinmekten yana olalım ve şu dünyadan gelip geçerken kimsenin bizi üzmesine izin vermeyelim.

Niye biliyor musunuz?

Yaşamak yanı ağır bastığından...

***

 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA