MEKTUP
Giriş Tarihi : 22-04-2024 19:48   Güncelleme : 22-04-2024 19:55

Yaş Almışlığıma Mektup / Özlem Tarı

Yazan: Özlem Tarı -YAŞ ALMIŞLIĞIMA MEKTUP

Yaş Almışlığıma Mektup / Özlem Tarı

YAŞ ALMIŞLIĞIMA MEKTUP

Evren, bugün güneşli bir ilkbahar sabahına uyandığında kendini neşeli hissediyordu. Çünkü bugün onun doğum günüydü.

“Tam yetmiş beş yıl. Nasıl da hızlı geçiyor zaman.”diye düşündü.

Kahvaltıdan sonra şeker ve tansiyon ilaçlarını özenle yerleştirdiği ilaç kutusundan çıkarıp içti.

“Bugün hava çok güzel. Biraz göle bakan arka bahçemde vakit geçirmenin tam zamanı” diye düşündü. Kitabını ve okuma gözlüğünü biraz aradıktan sonra yatağının baş ucunda olduğunu hatırladı. Dağ manzaralı,göle kıyısında, arka bahçesindeki koltuğa oturup keyif yapacaktı. Bu evi alıp, kendi zevkine göre düzenlemeyi yıllar önce yaptığı için şimdi kendine teşekkür ediyordu.

“Yaş aldığım yıllar için yaptığım en iyi yatırım bu ev herhalde” diye düşündü. İkinci eşine, orta yaşlarında rastlamış. Daha bir yıl öncesine kadar çok mutlu yıllar geçirmişti. Rahmetli ikinci eşi ile yürüyebiliyorken yürümüş, konuşabiliyorken konuşmuş, gezebiliyorken dünyayı ve ülkesini gezmiş, okuyabiliyorken koca bir oda dolusu kitabı okumuş ve kitap hakkında uzun süren tartışmalar yapmışlardı.

Evren’in ilk evliliğinden çocuğu olmamıştı. Rahmetli ikinci eşinin çocukları, torunlarla beraber arada sırada onu ziyaret ederlerdi.

Bugün öğleden sonra, evin içi yine çocuk cıvıltıları ile dolacaktı. O zamana kadar arka bahçesinde sade kahve ile keyif yapacaktı.

Akşamüstü, biraz yorucu ama torunlar ve çocuklar ile neşeli saatler geçirmişti. Doğum günü pastasının sadece bir çatal tadına bakmış, geri kalan kısmını pastacı olma hayallerini kuran küçük kız torununa vermişti. Saat sekizde yarın torunların okulu, çocukların işi olduğu için evlerine gitmeye hazırlandılar. Büyük oğlan çıkarken doğum günü hediyesi olarak ona bir zarf uzattı.

“Bu mektubu yirmi yıl önce bana vermiştiniz. Yetmiş beşinci doğum günümde eğer hayatta olursam bana getirirsin demiştiniz. Buyurun doğum gününüz kutlu olsun” diyerek yanağından öpmüştü.

Evren, önce çok şaşırdı. Yirmi yıl öncesine gitti, bu anı hatırlamaya çalıştı. Silik anılar, zihnine parça parça fotoğraflar olarak geldi.

Çocukları uğurladıktan sonra üzerine rahat bir şeyler giyip, arka bahçesine geçti. Kandilleri ve mumları yaktı. Artık hava karardığı için, dağlar koyu lekeler olarak görünüyordu. Gölün üzerinde hafif bir esintiyle, minik dalgalanmalar ay ışığında parlıyordu. Elindeki mektubu okşadı. Yıllar öncesinin Evren’i aklına geldi. Şimdiki Evren’e yazdığı mektubu unutmuştu. Özenle mektubu açtı. Kendine kenarları çiçeklerle süslü bir kağıda ve zarfa yazdığı bu mektubun katlarını açtı. Okumaya başladı.

“Sevgili Ben;
Şu anda biz, elli beş yaşındayız. Sen bu mektubu okuduğuna göre yetmiş beş yaşında olmalısın.

Sevgili ben; nasılsın?  İyi misin? Umarım iyisindir. Yirmi yıl önce bu mektubu yazarken zor zamanlarımızı geçiriyorduk. Biliyorsun. Ama bu zor zamanları da atlatacağımıza karşı mavi umutlarım vardı.

Biz, bu zamana kadar çok tökezledik, düştük ama yine de ayağa kalkmayı başardık. Çok özverili davrandık. Şimdi düşünüyorum da en çok kendimize acımasız davranmışız. Başkalarına gösterdiğimiz saygı ve sevgiyi kendimizden esirgediğimizden en çok kendimize borçluyuz. Bunu anladığım an, kendimden özür diledim. O günden sonra, en çok kendimi seveceğime ve değer vereceğime söz verdim. Bizim en iyi dostumuz yine kendimiziz.

Şu anda özgürlüğümüz kısıtlı ve sorumluluğumuz ağır olabilir. Ama yine de, kendimiz için bir şeyler yapıyoruz. Kendimize vakit ayırıyoruz.

Bazen kendimi çok yalnız hissediyorum. O zaman kalemi, kağıdı elime alıp hikayeler yazıyorum. Dilerim bu alışkanlığa devam etmişsindir.

Sevgili ben, 
Ölüm, korkulacak bir şey değil. Sonuçta Rabbimize kavuşacağız. Belki de, başka bir bedenle bu dünyaya geri geleceğiz. Bilinmez. Bundan sonraki hayatını bunu düşünerek yaşamalısın.

Her günün, bize bir hediye olduğunu unutmamışsındır inşallah. Öğrenmenin yaşı olmadığını hatırlıyorsundur eminim. Her güne uyandığında aynadaki bize; “Merhaba güzellik” demeye devam  ediyorsundur.  Umarım olmak istediğin yerde, olmak istediğin kişiyle, olmak istediğin zamanda hayallerini gerçekleştirmişsindir. Umarım kendini geliştirmiş ve bunu tüm insanlar ile paylaşmışsındır.  Umarım kendini sevdiğin kadar herkesi sevebilmişsindir.  Umarım yüzündeki kırışıklıklar hep gülümsediğin için olmuştur. Yalnız değilsin ben hep seninleyim. Bunu unutma. Sen ne istersen yapabilecek güce sahipsin unutma.
Seni çok  seviyorum. Ve hep çok seveceğim.
Sana uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim.
Hoşça kal ne kadar güzel bir kelime değil mi?
Sevgili ben, hoşça kal, sevgiyle kal.

"Ben”

Evren mektubu okumayı bitirdiğinde bir yandan ağlıyor, bir yandan gülümsüyordu. Çok şükür her şey olması gerektiği kadar güzel ve iyi olmuştu. Mektubu güzelce katlayıp, zarfına koydu.

Hava daha da serinlediği için tüm kandilleri ve mumları söndürüp, öğleden sonraki partiden kalma boş fincanları toplayıp içeri girdi. Yatak odasındaki küçük çalışma masasına oturdu. Bir kağıt ve bir kalem aldı. Ve başladı.

Sevgili ben

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi