ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 23-06-2023 21:50

Pet Şişedeki Yalnızlık / Ender Arslan

Yazan: Ender Arslan -PET ŞİŞEDEKİ YALNIZLIK

Pet Şişedeki Yalnızlık / Ender Arslan

PET ŞİŞEDEKİ YALNIZLIK

Camın tıklatılmasıyla kendime geldim, dalmışım. Bir elinde minik tepsi diğer elinde şemsiyeyle yağmurdan korunmaya çalışan garson sabırsızlıkla camı açmamı bekliyordu.

“Ne yağdı mübarek! Abi çayını ve kaşarlı tostunu getirdim, soğumadan vereyim.”

“Teşekkür ederim!”

Restorana doğru seğirten garsona bakarken arabanın içine giren yağmur damlalarından korunmak için camı hızla kapattım. Tost ve çay gerçekten de sıcacıktı. Manzarayı seyrederek afiyetle yemeye koyuldum.

Restoran, nehrin denizle buluştuğu bu noktada, insanlar manzaraya karşı keyifle yiyip içsinler diye yapılmıştı buraya belli ki. Kış aylarında, içerideki kalabalığa karışmak istemeyenler için, otoparktaki arabalara da servis yaparlar. Ben aynı sebepten manzaranın keyfini de çoğu kez arabada çıkarmayı tercih edenlerdendim. Hafta içi zaten yeteri kadar gürültüye maruz kaldığımdan arabada kafa dinlemek bana hep iyi gelmiştir.

Yağmur dindiğinde tostumu yeni bitirmiştim, hazır yağmıyorken kumsalda şöyle bir dolaşıp hava almak istedim. İner inmez serin hava yüzünden biraz ürpersem de canım biraz yürümek istiyordu. Önce nehrin ters yönünde ilerledim sonra da geriye döndüm. Kesişme noktasına geldiğimde, yağmurun coşturduğu nehrin hırçın sularında hızla sürüklenen o pet şişeyi fark ettim. İçinde bordo renkli bir nesne vardı, ilgimi çekti, gözüm ondaydı. Sonunda nehir denize kavuşunca şişenin hızı da kesildi.

Herhalde yağmur yağdığından deniz süt limandı. Şişe önce karadan uzaklaştı ama sonra yavaş yavaş yaklaşma başladı, kıyıya vuracağını anladım. Yağmur dindiğinde yürüdüğüm istikamete doğru yürüyüp gözden kaçırmadan takip etmeye devam ettim şişeyi. İki yüz metre kadar ileride nihayet kıyıya vurdu. Ayağımdaki kışlık botlara güvenerek suyun içinde bir iki adım ilerleyip şişeyi kaptım.

Kapağı heyecanla açtım ama içindeki bordo renkli kâğıdı çıkaramadım.

Dörde katlanmış, rulo yapılarak şişenin içine tıkıştırılmış biçimde duruyordu. Restorana gidip bir bıçak rica ettim. Şansıma az önce bana servis veren garson da oradaydı, hemen bir bıçak uzattı. Pet şişeyi hızla keserek ikiye ayırdım. İçinde katlı duran kâğıdı çekip aldım ve hemen açtım ki ne göreyim! Başka bir restoranın yemek menüsünden bir sayfaymış meğer. Kiremitte alabalık şu kadar, mıhlama bu kadar…

“Abi ne yazıyormuş? Ben de merak ettim vallahi!”

“Sadece bir yemek menüsünün sayfasıymış, ben de bir şey sanmıştım”

“Hadi ya!”

“Benim hesap ne kadar, gelmişken ödeyip gideyim”

“Tamam abi. Seni şöyle kasaya doğru alabilir miyiz?”

“Bu arada şişe parçalarını ve kâğıdı biri çöpe atıversin lütfen!”

Hesabı ödedikten sonra koşar adım arabama döndüm zira yağmur yine başlamıştı. Tam motoru çalıştırmıştım ki cam yeniden tıklatıldı, elinde şemsiyeyle yine o garson! Açtım camı;

“Abi kâğıdın arkasında birkaç satır yazı var, galiba gözden kaçırmışsın!”

Hemen kâğıdı çevirip baktım, şunlar yazıyordu;

“Uzun bir zamandan beri ilk kez, takati olanlardan devşirme grubumuzla, bir gezideyim. Kalabalık bir huzur evinde her daim yalnız hisseden biri olarak, bugün çok mutlu olduğumu başkaları da bilsin istedim. Umarım bu nehir, notumu gerçekten anlayabilecek birine ulaştırır. Sevgilerimle!”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi