ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 28-05-2025 18:39   Güncelleme : 29-05-2025 23:31

Kuyu / Mutlu Akçay

Yazan: Mutlu Akçay -KUYU

Kuyu / Mutlu Akçay

KUYU

Bir kuyunun etrafında yılgın adımlarla döneleyip duruyordum. Adımlarım aksak ve düzensiz, anlamsız şekillerde beni taşımaya çalışsalar da buna pek de muvaffak olamıyorlardı. Aslında bildiğin topaldım ve ardımda kırmızı lekeler bırakarak topallıyordum. Çok yorgundum.

Günler değil haftalar, belki de aylardır ya da bilmiyorum işte ne vakittir bu şekilde bitkinlerdeydim. Bir yandan da gölgesi olmayan sıcağın altında âdeta kavruluyordum.

Dedim ya ne zamandır bu halde olduğumu bilmiyordum. Lakin dilim damağım kurumuştu. Bedenimi geçtim, sıcaklık ruhuma kadar işlemiş olacak ki ateşler savruluyordu her yerimden. Artık bulanık görmeye, devamında ise ara ara gözlerim kararmaya hatta görme yetimi kaybetmeye başlamıştım. Artık iyice ben, ben olmaktan çıkmak üzereydim. Tutanacak ne tek bir şey vardı etrafımda ne de dinlenebileceğim herhangi bir yer.

Birden canımın daha da yandığını hissettim. Can havliyle olacak ki ayağımın birinin birden boşluğa düştüğünü hissetmemle dengemi kaybedip kuyuya yuvarlanmam bir oldu.

Nafile, çok geç artık. Ne zamandır bir yandan bir damla su içip hayatta kalabilmek için kuyunun etrafında dolanırken, bir yandan da düşmemek için çabalayan ben, artık o kuyunun içindeydim. Boğulup gidecektim sonsuza.

Bir damla su ile hayata tutunmaya çalışırken, suda boğulup ölecektim. Ama bir dakika neler oluyor? Hâlâ bedenim kuru ve hâlâ düşmeye devam ediyorum. Üstelik kuyu, zannettiğim kadar geniş de değil. Bedenim zor sığıyor oraya. Daracık ve bir o kadar da karanlık, bir damla su yok içinde ve ben hâlâ düşmeye devam ediyorum.

Sağımdan soluma bile dönemiyor, kanatlarımı hareket ettiremiyordum ama hâlâ düşüyordum. Kanatlarım, eskisi gibi değildi artık. Birkaç tüyden ibaretti, hatta biri  o kadar canımı yakıyordu ki düşmemek için çırpınmaya çalışınca anladım kırılmış olduğunu. Ayağımı söylemeye bile gerek yok . Avazım çıktığım kadar bağırmak istiyordum.

"İmdat, kimse yok mu?  Yardım edin, kurtarın beni n’olur. İmdat!"

Lakin gagam buna müsaade etmiyordu. Çünkü o da aldığı bir darbeyle artık bana yardım edemezdi. Boğulduğumu hissediyordum. Evet bir damla bile su olmayan kuyuda âdeta boğuluyor, nefes alamıyordum. Oysaki ne umutlarla kuyunun etrafında bilmediğim bir zaman diliminde dolanıp durmuştum. Şimdi ise o kuyunun içinde ölemiyordum bile.

Bir dakika! Biri mi var yukarıda? Evet evet  üstelik bana bakıyor. O, ta kendisi... Bir ümit filizleniyor içimde ve hemen kanadımı uzatıveriyorum tutsun, çekip çıkarsın beni diye.

"Lütfen kurtar beni, yardım et! Sensin biliyorum oradasın. Uzat sen de kanadını, kurtar ve sar sarmala beni. Bir zamanlar benim sana yaptığım gibi…"

Birden canımın fena halde yandığını hissettim. Ama bu, kırık olduğunu unuttuğum için uzattığım kanadımın verdiği acı değildi. Gözlerim doldu o an , gagamı hareket ettirebilsem birbirine çarpardı titremekten. O buz gibi bakışlar ve başını sağa sola umursızca çevirmeler.

Bense hâlâ o kör kuyuda düşmeye devam ediyordum ama uzaklaşamıyordum nedense. Her şey çok net görünüyor, uzansam sanki dokunacağım ama öyle değil işte. Birden şimşekler çaktı beynimde. Kanatlarındaki o tüyler, benimkilere ne kadar da benziyor! Oysaki onunkiler asla böyle değil biliyorum.

Derken kuyunun etrafı kalabalıklaşmaya başladı. Bense hâlâ o susuz ve karanlık, dipsiz kuyuda düşmeye devam ediyorum. Tek tek herkesi görüyorum.

"Neden sadece öyle bakıyorsunuz, neden bir şeyler yapmıyorsunuz? Buradayım işte, baktığınız yerdeyim."

Sadece soğuk bakışlar; kimilerinde ise alaylı, bazılarında anlamsız, bazılarında görmezden gelme. Bakıyorlardı ama görmüyorlardı. Aslında görmek istemiyorlardı. Ama ben onları hâlâ görüyordum. Bir dakika, bir dakika evet görüyorum. Mesela birinin gözlerinde hayallerini görüyorum ki benim hayallerimdi onlar.

Benim yaşayamadığım ama yaşayamadığıma sebep olanın gözlerinde yaşadıklarını görüyorum. Diğerinde ise benim kırık olan ayağım vardı ama iyileşmiş sanki ayağım onda iken. Oysaki ilk o yardımıma gelip derman olmayacak mıydı? Peki, şu gagası kendisine ait olmayana ne demeli? Nasıl da yüzsüzce sırıtıyor, sanki üzgünmüş gibi buruşturduğu yüzünün altından.

Evet her bir parçam başkasındaydı. Onlar ise sadece görmeden beni izliyorlardı bense her şeyi çok açık görüyordum. Bir müddet sonra ardına bile bakmadan gitmelerini de. Kimse kalmamıştı artık.

Ve artık nereye kadar düşeceğimi bilmeden kendimleyim. Lakin masmavi gökyüzü hala bana gülümsüyor!

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz

Editör: Nüzhet Ünlüer

EditörEditör