ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 05-02-2023 20:17

Kumlar İçinde

Yazan: Elif Güler -KUMLAR İÇİNDE

Kumlar İçinde

KUMLAR İÇİNDE 

Koskoca bir 6 ay geçmişti. Dışarıdan bakıldığında hiçbir şey olmamış gibi, kaldığı yerden hayatına dimdik devam ettiğini düşünüyordu herkes Ayfer'in. İç dünyasını sorgulayan yoktu zira. Hep dışarıdan üstünkörü bakmakla yetinmişlerdi. Ayfer'in de payı vardı gerçi bunda. Acizliğini, mutsuzluğunu, tükenmişliğini asla kimseye göstermezdi, içi inim inim inlerken bile. O, acılarını içine gömerek yaşamayı tercih edenlerdendi. Kendi küçük ve korunaklı dünyasında ne kadar çıplaksa, dış dünyada bir o kadar kalın postla gezerdi. Bilirdi ki insanoğlu acımasızdı; yaralının zaafını, çaresizliğini her daim bir koz olarak kullanmaktan, onu daha da çok yaralamaktan hiç çekinmezdi bu çiğ süt emmiş varlık.

Ayfer artık yüzleşmek istiyordu acılarıyla, içinde katman katman olmuş nefretinin, öfkesinin kaynağıyla. O yüzden gelmişti taş eve, ayrıldıklarından beri ilk defa. Numan o lanetli gün bir tokat gibi Ayfer'in yüzüne gerçekleri ardı ardına patlattığında Ayfer bir daha onunla ilgili hiçbir şeyin yanından geçmeyeceğine yemin etmişti. Bu ev de atıl kalmıştı işte 6 aydır. Çünkü burası onların aşk yuvasıydı. Hayatın keşmekeşinden kaçıp birbirlerine sığındıkları korunaklı dünyalarıydı.

Bu ev değil miydi Numan'ın Ayfer'e duyduğu, hissettirdiği ve vaat ettiği ölümsüz aşkına tanıklık eden? Bu ev değil miydi içinde günden güne daha da hızla sevda tohumlarının yeşerdiğini gören? Yazık, şimdi koca bir viraneydi. İçi buz gibi, ıssız, köhnemiş, yıkılmaya yüz tutmuş bir harabeydi şimdi  Ayfer'in gözünde. 

“Neden? Neden?” diye haykırdı, defalarca sesinin yankılandığı duvarlara. “Neden beni ölümüne sevdiğini söyleyen bu adam bu kadar kolay ihanet edebildi bana? Tek bir anını bensiz geçiremeyen bu adam 6 aydır başkasının kollarında. Allah'ım neden? Neden?”  diye savurdu isyanını taş evin her karesine. Bağırdı, çağırdı, inledi, ağladı, küfür etti. İçindeki tüm zehri akıttı sonunda. Sakince dolaşmaya başladı evin içinde. Her şey yerli yerindeydi ama Ayfer'in gözlerinin gördüğü koca bir boşluktu. Olumlu ya da olumsuz hiçbir hisse vâkıf değildi o an. İçi boşalmıştı tümüyle. Çok uzaklardan gelmiş bir yabancı gibi dolaştı tüm odaları ve usulca çıkıp kumsalda yürümeye başladı. Bu mevsimde kalabalık olmazdı burası. Tek tük insanlar vardı etrafta. Ama ne Ayfer'in gözü onları görüyor ne de onlar Ayfer'e dikkat kesiliyordu. 

Herkes kendi dünyasındaydı. Ayfer uzaklara daldı, denizin dalgalarında kayboldu bir süre. Sonra omuzlarından koca bir yükü atmışçasına rahat adımlarla yürüyüşüne devam etti.

Yürüyor, yürüdükçe açılıyor, ferahlıyordu. Taş evden çok uzaklaşmamıştı ki ayağına sert bir cisim çarptı. Çok ilginç bir görüntüydü, ufak bir şişeydi bu. Ve bundan daha da enteresan olan şuydu ki şişenin içinde bir kağıt vardı yani aynı filmlerdeki gibi. 

Ayfer etrafına baktı önce, bir film platosu mu burası diye anlamaya çalıştı. Ama hayır, çekim yapıldığına dair hiçbir emare yoktu. “Acaba çocukların oyunu mudur?” diye düşünerek etrafında çocuk aradı. Ama uzaklarda görünen tek tük insanlardan başka kimse yoktu yakınında. Her insanda var olduğu gibi onda da merak dürtüsü açığa vurdu kendini. Şişeyi eline aldı. Kağıdın üstünde büyük harflerle yazan kendi ismini görünce gayriihtiyari elinden attı şişeyi. Ürkmüştü, birisinin onu takip etmiş olabileceğini ve kendisine çirkin bir oyun oynamaya çalıştığını düşündü nefretle. Öyle ya, insanoğlu güvenilir değildi; buraya geldiğini etrafından birileri fark etmişti belli ki ve gizlice onu takip edip yarasını kanatmak istiyordu tekrar. Buna izin vermeyecekti, kimsenin diline malzeme olmayacaktı. 

Kâğıdı bir an önce okuyup kimin kendisiyle oyun oynamaya çalıştığını öğrenecekti şimdi. Hırsla kağıdı şişeden çıkardı ve gördüğü karşısında gözlerine inanamadı. Başlıkta "Ayfer Sultan" yazıyordu. Hayatında sadece Numan'ın ona seslendiği bir ifadeydi bu. Üstelik yalnızca başbaşa iken bu şekilde hitap ederdi Numan ona. İkisinden başka kimsenin bilmesine imkan yoktu bu hitabı. O halde bu mektubu Numan yazmış olabilir miydi? Korku dolu ve nemlenmiş gözleriyle satırlara vurdu kendini. Okudukça elleri titriyor, gözlerinden oluk oluk yaşlar boşanıyor, güçlükle soluk alıp veriyordu. 

Numan devası olmayan bir hastalığa yakalanmıştı. Doktor ona ömrünün son demlerini yaşadığını dolaysız bir şekilde bildirmişti. Bu süreçte en yakınına tutunması, sevdiğiyle hiçbir şeyi ertelemeden tüm güzellikleri doyasıya yaşaması salık verilmişti ona. Ama o, kendine son zamanlarında iyi gelecek bu mutluluktan feragat etmiş ve kendinden çok Ayfer'i düşünerek ona, kendisini daha az inciteceğine inandığı bir yalan söyleyerek uzaklaşmıştı hayatından. Çünkü Ayfer'in, yanında günden güne eridiğini görmesini istememişti. Bu acıyı ona yaşatmaya hakkı olmadığına inanmıştı ve aklına başka bir çare gelmediği için böyle asılsız bir yalanla Ayfer’i başbaşa bırakmıştı. “Ölümsüz sevdam baki. Ne olur, onun hatırına affet beni.” diyerek son noktayı koymuştu.

Ayfer yere yıkıldı ve düştüğünde gördüğü en son şey Numan'ın kendisine vaat ettiği ölümsüz aşkla bakan gözleriydi.

Numan Serdengeçti, ölüm tarihi: 03.11.2000
Ayfer Serdengeçti, ölüm tarihi: 06.11.2000

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi