ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-09-2022 02:19

Kilit Vurmanın Vakti Geldi

Yazan: Merve Yurtsever - KİLİT VURMANIN VAKTİ GELDİ

Kilit Vurmanın Vakti Geldi

KİLİT VURMANIN VAKTİ GELDİ

“Masal gibi bir aşk yaşatacağım sana” dedi. “Mutluluktan başın dönecekte, kendini Kaf dağında sanacaksın” diye de ekledi en tatlı sesiyle. Başladı maceramız bu kelimelerle. Oldum olası sevmişimdir güzel sesleri bir de güzel sözler eklendi mi yüreğim akar gider sel misali. Kandırmak kolaydır yani beni. Ahhh uzman da sanırım kendimi. Ben bu işte tecrübeli.

Aile terapistiyim. Onlarca çifte danışmanlık etmekteyim. Huzuru gözlerinde görmek en büyük emelim. Bulurum bir şekilde çözümü. Kaçarı yoktur yola çıkanın benimle. Önce ofisimin bahçesinde ağırlarım gelenleri dost kimliğinde. Bahçe duvarım rengârenk çiçeklerle bezelidir ruhu canlanır görenin elbette. Küçük ahşap masamda otururuz birlikte.

Bahçem kocaman ama masam küçüktür özellikle. Birbirlerine yakın otursunlar isterim, güzellikleri izlerken ki enerjileri kuşatsın bir olmaya hevesli gönüllerini. Birer kahve ikram eder ben odama geçerim. Hemen hepsinin yüzünde bir gülümseme belirir camdan izlerim. Bir kahve içimlik zaman diliminde yeşerir duygular en basit eylemde. Büyük adımlar da değildir huzurun esintisi bilirim. Bildiğimi de güzel işlerim. Bahçemden ofisimin kapısına kadar küçük taşlarla döşeli bir yol var. İki yanına da çam ağaçları diktirdim özellikle. Oldukça dar olan yolda değer eller mutlaka birbirine. Kıvılcım oluşur geçtiği zannedilen duyguların üzerinde. Görürüm, gözlerinde umutla içeri girdiklerinde. Zaten ayrılmak isteyen çiftlerin yolu geçmez benim bahçemden. Bir umut arayışında olanlar çalar kapımı özenle. Umudu tükenenler adliye koridorlarında gezmekte. Ben güvenimi buradan alırım işte. Bahçemden geçen, kapımı çalan gözlerde oluşmasına vesile olduğum huzurdan. 

Yine böyle bir gün üç danışanımın da mutluluğuyla gülümserken yüzüm, sahilde usulca yürümek istedi gönlüm. Park ettiğim arabamdan inip hafif bir rüzgârın saçlarımdan geçmesine izin verdim.

Taktığım kulaklıklarımdan yükselen Vivaldi’nin eşsiz güzelliğiyle daha da canlandım. Usul usul yol aldım, telaşsız bir edayla oturdum ilerdeki kayalıkların kenarına. Kayalıklara yavaşça çarpan dalgalar ne anlatıyordular? Dalıp gidiyorum dalgaların ahengine.

Kulaklarımda Vivaldi gözlerimde dalgaların ritmi… İnsanlar düşüyor aklıma, bahçemden geçen insanlar. Hepsi aynı umutta. Hepsi birbirine tutunma yolunda, aynı tonda boğulmakta. Oysa birliğe giden yol tek değildir ki göremiyorlar belli ki. Sonra bir kahkaha atmak geçiyor içimden, çekinmem kimseden. Yoksa kimseye bir zararı yaparım gönlümün istediğini. Kopuyor dudaklarımdan bir kahkaha o anda. Kızım diyorum kendime. Dalga da geçerim arada kendimle. İspatıdır kızım hitabe tide. Neyse… “ kızım… Kızım… Akıllı olsana. Onlar görselerdi farklı yolları aç kalırdın belli ki.”

Gülüşlerimin arasında gözüme ilişti beni seyre dalmış birisi. Fark edildiğini anlayınca önce başını eğdi sonra kaldırdı aynı hızda, cesurca. Gözleri gözlerimi buldu kusursuz bir anda. Öyle ki âşık olmak için tüm zemin uygun da… Ortamın atmosferi tam bu ana hizmette. Gönlüm dünden razılıkta, coşmakta. Baka kaldık orada o bana ben ona. Bilmem kaç dakika. 

Bekledi… Bekledim… Bir an… Aynı şimşek çaktığını hissettiğim bir an… Aynı anda, aynı hızda buluştuk ortada. Elini uzattı “merhaba” diyerek. Bir elimde telefon, bir elimde su şişesi. Hangi elimi vereyim, neyi nereye koyayım bilemedim. Yaşamayı unuttuğum ve özlediğim bir duygu içine çekildim. Güldü bu halime… Gülüşüne vuruldum ben de gülümseyerek. Tanıştık, tanıştığımıza memnun ayrıldık… 

Ertesi gün aynı zamanda o kayalığın önündeydik ikimizde. Oturduk bir yere. Kelimeler azalmış dilimizde, gözleri gözlerime çok şey ima etmekte. Dik ve güçlü duran imajıma ters ellerim titriyor. Ona bakıyorum daha sakin olduğu kesin ancak nefesinde hissediyorum heyecanını, gözlerinde görüyorum istediğini… 

Biraz yürüyelim diye kalktık… Benim ofis bahçemdeki o dar yolda değildik ancak eli elime değiyor, tenim karıncalanıyordu. Saçlarımın rüzgârla onun omuzuna konan kısımlarını bağrıma basasım geliyordu. Kokusu tüm hücrelerime işliyor, yol bitmesin, gün bitmesin istiyordum… 

Giderek artan duyguların etrafında iki ay yaşadık mutlulukla. Ardından yol da bitti, günde… 
Yine bir akşam vakti bozdu dengemi. Yine bir akşam vakti kırdı kalbimi. Anlayışsızlık akan her hamlesi bağırıyordu “Dur” diye duygularıma.  Durulma vakti… Kalbim anlasa ya. Bilmem kaç vakit daha geçer böyle deli rüzgârlarda. Savrulur kalbim aşina… Yoruldum artık bedenim dik durma çabasında, ruhum çökük. Tanıklık ettiğim yaralar artık bana çarpmakta. Sevdam gölgemdi… Gölgem bile sendin… Nasıl geldim bu hale heybem böylesi tecrübe doluyken bilemedim. Başka hayatlar üzerinden çıkarımlar kolaymış, kendimden çıkaramadığımda anladım. Ah be gönlüm, ben bunu kendime nasıl yaptım. Huzursuzluğun içinde mutluluğu aramak mantık dışı olsa da mantık çerçeveleri kırılmış benim duvarlarımda…
“ masal gibi bir aşk yaşatacağım” diyordu oysa masalları kâbusa saldı masumca. Çıldırmak hakkım olan kanımca. Sevdiğini söylüyor her ima da. Oysa sevenin davranışlarının böyle olmayacağını biliyorum. Biraz daha görmezden geliyorum. Seçimlerim bana tezat canlanıyor, canımı yaka yaka. Seçimlerim beni benden alıyor, ruhum sıkışmakta. Kaf dağında sanacaktım kendimi. Öyle söylemişti. Doğru, değerleri sevgiyle yol yaptı da çıkardı Kaf dağının tepesine. Zirveler rüzgârlı, ayakta yalnız durulmamalı. Çökersen… Mezarlık ayaklarının dipleri. Taşlarında yazıyor “ sevda ölüleri”. Ayaktayım… Yalnız… Ardım sıra sesin duyuluyor ama yoksun. Dengem yitik, Kaf dağından aşağı tökezleyerek düşüşteyim. Yoksun. Duygusu yoksun, varlığı yoksun, sesin uğultu sen yolcusun…
İnsan iç ve dış dengeyi korumayı bilmeli. Duygulara kilit vurmanın vakti geldi.

Karşımda bir çift sevgiyi haykırıyor yüksek dilde, sessiz kelimelerle. Karşımdaki çift beni bana aktarıyor başka hikâyeden. Tarafsız olmam gerekirken, tutuyorum kadının ellerinden. Mesleğim gitti elden. Ben nasıl devam edeyim şimdi bu yerden. Çıkıyorlar, sevgi tınıları kırılmış halde. Ardı sıra baka kalan benim tükenişime şahitlik etmeden.

Herkes kendi ile o kadar meşgulken, kendime dönme vaktim gelmiş anlamışken, elimde anahtar kapanıyor ofisimde kapılar. Bilinmez bir zamanda ben eski bene dönüşene kadar.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi