ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 10-04-2023 08:49

Kanseri Yedim...

Yazan: Reyhan Mete Erdoğdu -KANSERİ YEDİM...

Kanseri Yedim...

KANSERİ YEDİM...

Hayri Amca, emekliliğin keyfini tek katlı müstakil evinin bahçesinde; kâh kiraz ağacının altında, kâh üzüm asmalarının serininde, gölgeye göre yer değiştirerek çıkarıyordu.

Elinde günün gazetesi, gözünde okuma gözlüğü ve kocaman göbeğiyle tam bir emektardı. Namaz saatleri dışında bahçesinden pek ayrılmazdı. Çocukları okuyup evlenmiş, eşi öteki âleme çoktan göç etmişti. Hayri Amca o günden sonra dünyadan elini eteğini çekmiş derdini, sevincini, pişmanlıklarını, yalnızlığını ağaçlarla paylaşır hâle gelmişti.

Ara sıra midesine giren kramplar ve hazımsızlığı saymazsak gayet sağlıklıydı. Eşinin ölümünden sonra ağaran saçları da olmasa kırkbeşlik delikanlı derlerdi görenler.

Hazımsızlığın nedenini gizliden gizliye biliyor, kendisine: "Ohh olsun" diyordu. Konu komşu onu namuslu, dürüst, hayırsever olarak tanırdı. Adıyla özdeşleşmiş kimse "Hayri" Hayırlı insan. İçten içe gülüyordu, konu komşuya.

Bilmiyorlardı ki garibanlar. Şimdi hesaplaşma zamanıydı. Bıldırki yediği hurmalar gelip midesine çöreklenmişti. Devlet memuruyken elinden nice evrak, dosya geçmiş, yan cebine parayı koymadan hiçbirine imza atmamıştı.

Farklı semtte oturmanın hikmeti olsa gerek bunları ne karısı ne çocukları ne de mahalleli duymamış;  kursağını, midesini tıka basa haramla doldurmuştu. "Akşamları fazla mesai yapıyorum, ayın sonunu getiremiyorum." diyor, yan cebindeki paraları, kadınlarla kızlarla gazinolarda, kumar masalarında yiyordu. Evine haram lokma sokmadığı doğruydu. Haram olan kısmı, gece mesailerinde bitiyordu.

Akşam namazını kılıp, gelininin yaptığı dünden kalan, tarhana çorbasını içtikten sonra  pencerenin önündeki sedire uzandı. Tam içi geçecekti ki birden bıçak saplanır gibi bir ağrı girdi midesine. Hareket edemiyor, nefes alamıyordu. İki büklüm olduğu yerde kıvranmaya başladı. Binbir güçlükle yerinden doğruldu, telefona uzandı. Yarım saat oldu olmadı, ambulans kapıya dayandı. Komşular ambulansın sesine koşup, Hayri Amca'yı rengi benzi atmış, dudakları mosmor görünce çok üzüldüler.

Hastanede film, röntgen, tomografi, kanlar, endoskopi derken yatışı bir haftayı buldu. Büyük oğlu ile kızı dönüşümlü olarak babalarına refakat ediyordu. Koca göbekli, Hayri Amca bir haftada iğne ipliğe dönmüştü.

Hiçbir şey yiyemiyor sadece serum ile besleniyordu. Yemek kokusundan bile midesi bulanıp, öğürüp kusuyordu. Bu durumdan pek şikayeti yoktu, şöyle günde bir kere sigara tellendirmesine izin verselerdi aylarca kalırdı hastanede. Tek özlemi bahçesindeki ağaçlarıydı.

Bir haftanın sonunda doktor, asistanlarıyla birlikte Hayri Amca'nın yanına geldi. Konuya nasıl gireceğini bilmeden lafı bir müddet ağzında eveledi: "Hayri Amca neden hiç hastaneye gelmedin? Hastalığın dördüncü evreye kadar ilerlemiş, midende maling huylu tümör teşhis ettik. Tedaviye daha olumlu cevap verebilirdin." dedi.

"Doktor oğlum, nem varmış benim koca göbeğimde, direkt söyle, evirip çevirme, ben anlamıyom dediklerini."
"Hayri Amca mide kanseri olmuşsun, son evreye gelmiş, ameliyatlık durumu çoktan geçmiş, bağırsaklarına sıçramış."

Hayri Amca gözlerini bir müddet tavana dikti, dudaklarının arasında bir şeyler mırıldandı, daha sonra doktora baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı. Büyük oğlu, asistanlar, doktor şaşkınlıkla Hayri Amca'ya bakıyorlardı.

Doktor hayretler içinde "Hayri Amca iyi misin? Şok geçiriyor, sanırım." dedi.

Hayri Amca gülerek, "Yok doktor bey oğlum çok iyiyim, uzun süredir hiç bu kadar iyi olmamıştım, yıllarca her şeyi yedim, rüşvet, haram para, kul hakkı, yetim hakkı, yemediğim bok kalmadı, diyordum, meğerse varmış bak şimdi de kanseri yemişim, amma velakin mideme oturmuş." dedi.

Doktor ne diyeceğini bilemedi. Dudaklarının arasından tek bir cümle çıktı.
"Allah affetsin Hayri Amca, Allah affetsin."

Editör: Ümit Polat 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi