ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 27-03-2023 20:22

Haz Peşinde

Yazan: Merve Yurtsever -HAZ PEŞİNDE

Haz Peşinde

HAZ PEŞİNDE

Oldukça sıradan görüntüsünün altındaki karanlığı kimsenin görmemesi, göreninde son nefesini izlemesinin hazzı tüm iliklerini titretiyordu. Bugün bir adım daha öteye gitmeyi kafasına koymuş oturduğu kafede etrafı gözlemliyordu. İnsanlar ne kadar anlamsız ve boş hayat yaşıyorlardı. 

Kapıdan içeri giren genç çifte gözü takıldı. Fazla masum, fazla duygulu duruyorlardı. Bu hayatta fazlalıktılar kesinlikle. Kumral, ince, uzun, keskin bakışlı delikanlı görüş açısındaydı. Yan masada ise dört delikanlı oturuyordu ve güçlü kuvvetli görünüşleriyle dikkat çekiyorlardı. Aralarındaki sohbetten sporcu oldukları anlaşılıyordu. 'Çerez niyetine' diyen iç sesini, 'hadi ısınalım.' diye yanıtladı.

Çekingen adımlarla yaklaştı yan masaya. Titrekliği kuşanmış sesi “İzin verirseniz hesabı ödeyene kadar yanınızda oturabilir miyim?” diye döküldü dudaklarından. Utangaç ve çekingen duruşu sesini destekliyordu. Sıra dışı bir soru ve korku dolu bakışları gençlerin koruma içgüdüsünü tetiklemeye yetmişti bile. 

'İşte bu kızım... İşte buuu... Sen bu işte ustasın. Bak bak nasılda inanmaya hazır coşkulu gözlerle bakıyorlar bize.'  iç sesine gizli öpücükler atarken dirseğini dayadığı masada gizlenme çabasında gibi gözükmekte de oldukça başarılıydı. “Rica etsem benim için garsonu çağırır mısınız?” diye belli belirsiz fısıldadı. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna emin olan gençlerin “Bir sorun mu var?” demesi kaçınılmazdı. 

İç sesi zevkten haykırıyordu. “BİNGOOO!” 

Esin kaynağı tınılarına tezat, dışa yansıyan sesi oldukça çekingen ve korkak tonlara bürünmüş kekeliyordu. Bir şey olmadığına dair kurduğu geçiştirici sözcükler tabiki inandırıcı değildi, cesaret kuşanmış gençlere. Gelen garson da kızın ücreti uzatırken titreyen ellerinden ve dolu gözlerinden anlamıştı yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu. 

“Belli ki iyi değilsiniz. Yardımcı olabilir miyim?” diye sorarken şüpheyle yanında oturan gençleri süzüyordu. Zan altında kalmak istemeyen gençler atıldı. “Bize de söylemiyor.” Masaya dâhil olan garsonla birlikte; alnını ovuşturan, neyi nasıl söyleyeceğini bilemeyen genç kıza konuşması gerektiğinin cesaretini aşılamaya çalışıyorlardı. Sonunda dile gelen kız utangaç gözlerle başladı anlatmaya;

“Birkaç gün önce şu masada oturan adam beni taciz etti. Çok yalvardım... Dinlemedi. En sonunda attığı tekmenin mor izleri hâlâ bacağımda duruyor, sızlıyor. Korkuyorum. Ve baksanıza belli ki yanındaki kızı da tehditle getirmiş. Ya da kandırmış, gerçek yüzünü göstermek için fırsat kolluyor.”  

Araya karışan hıçkırık sesleri, korkak bakışları, titreyen elleri hikâyenin doğruluğundan şüphe ettirmiyordu. İlk akla gelen soru garsonun sesiyle can buldu; “Polise gitmedin mi?” korkuyla gözlerini açan genç kız “Hayır, hayır! Lütfen üvey babam duyarsa beni öldürür. Polisi karıştırmayın yalvarırım. Sadece kapıdan çıkana kadar yanımda gelseniz yeter.” deyiverdi masumca. 

Gençlerin ruhları acımayla öfkeyi aynı anda kuşandı. Ürkek ve masum kızı aralarına alarak kapıya doğru yürüdüler. 

Hiçbir şeyden haberi olmayan kumral genç, sevgilisinin doğum gününü unutmuş ve gönlünü almaya çalışıyordu. “Hadi ama bak artık yüzüme.” Sözleri normal seyirde yanından geçenler için büyük anlam ifade etmeyecekken onun neler yaptığını bilen gençler için tahammül sınırlarının ötesindeydi. Gencin itici sesinin kulaklarına çarpışıyla öfkeyi kuşandı ruhları. Kanı en deli akan dayanamayarak tuttu yakasından. Sevgilisinin attığı çığlığı yardım çağrısı olarak algılayan garson, geriye çekerek sakinleştirmeye çalışıyordu onu. Diğerleri artık durdurulamazdı. Ortalarına aldıkları gence tekme tokat saldırıyorlardı.

 Kapının kenarından onları izleyen genç kızın memnun yüz ifadesini görebilecek halde değildi hiç biri. Yerde kıvranan gencin dudağından akan kan içini kaynatıyordu kızın. Bu kaos ona yeterli değildi. Hızlıca karıştı caddenin kalabalığına. İnsanlar ne kadar sıradan ve boş bir hayat yaşıyorlardı. Ve de aptallardı. Deniz kenarındaki kayalıklara giderek oturdu. Yanına gelen yavru kedi zihnini çocukluğuna uğurladı. Sokakta yakaladığı kediyi arka bahçeye boğazına kadar gömüp, ağzını bantladığı ve gece herkes uyurken kanını nasıl akıttığı gözlerinde canlanıyor, heyecandan elleri karıncalanıyordu. Evet, o hazzı özlemiş, tekrar yaşamak istiyordu. 

'Bu gece' dedi iç sesi. 'Bu gece tekrar tatmin olmayı hak ediyorsun...'

“Bu gece” dedi kız... Heyecanla “Bu gece...”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi