ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 30-01-2023 13:10

Gül Ağacı

Yazan: Ahmet Keskin -GÜL AĞACI

Gül Ağacı

GÜL AĞACI 

-Bahçeye mor gül diker misin?
Son isteği bu olmuştu.
-Mor gül çok hoşuma gidiyor.
-Çiçekçi ve fidancılara bir bakayım.
-Gerek yok onlara. Üst bahçede komşunun var. Çelikle üretirsin.
-Şimdi çelik zamanı değil ama.
-Olsun. Ben sana göstereyim. Sen ip bağla. Zamanı gelince çelik alır dikersin.
-Tutar mı bilemem.
-Senin elin verimli. Mutlaka tutar.
...

Pencereden çiçeklikteki gül ağaçına bakıyordu. Tutmuş, boylanmış fakat ona görmek nasip olmamıştı. Ayrılmış, tek başına bırakmıştı.
-Kokuyor da üstelik. Artık baharda açıyor, öyle istekli, öyle gösterişli... Onca gül içinden 'ben buradayım' diyor. Rahmetli görebilseydi...

İçine bir acı gelip oturdu. Bu gecedekinden farklıydı. Divan üzerinde kıvrılmış kalmış, nice zaman sonra yüklükten bir battaniye alıp zar zor üstünü örtmüştü. Gecenin bir yerinde sol omzu acıya gark olmuş, uykusundan uyanmış, elleriyle omuzlarını ovmuş ovmuş, yorgunluktan bitmek üzereyken acı sessizce kaybolmuştu.Tekrar gözlerini ne zaman kapadı, ayırdında değildi. Ya o rüya neydi öyle?

Sisler arasından belirsiz bir silüet gelmiş karşısında durmuş, o merak içinde kim olduğunu çıkarmaya çalışırken "Sabahleyin gül ağacına renkli bir kuş gelecek. Ona bana bakarcasına bak" demişti. Eşinin sesine benzetmişti. Geçen zaman bu kadar mı yabancılaştıracaktı birbirlerine.

-Bu sabah mı? sorusuna
-Şafakla, demişti.

Şafakla oturduğu cam kenarindan gül ağacını gözlüyor, fakat bir türlü sözünü ettiği o renkli kuş gelmiyordu.Telefonla oğlunu aradı.
-Aķşam bir tuhaf oldum oğlum. Yarın beni bir doktora götür.
-Rahatsızlık büyükse acile gidelim. Hemen geleyim.
-Yok yok geçti gitti. Yarın bir görüneyim.
-Olur.
-Bugün bir yerlere sözün yoksa gel de birkaç ekmek alıp dağıtalım.
-Öğleden sonra uğrarım.
-Tamam. Geline selam söyle.Torunları da al gel gelirken.
...

Tekrar gül ağacına baktı, yoktu. Ne ona ne de yakınındaki ağaçlarda öyle bir kuş  yoktu. Gözleri dalmış, kafası yavaşca aşağıya kaymış, kolunun üzerine yaslanmıştı. Nefes alışı yavaşlamış, nihayetinde tamamen yok olmuştu.
...

Karısının göremediği bu gül ağaçına gerçekten rengarenk bir kuş gelip kondu. Bir daldan diğerine zıplaya zıplaya oyunlar kurdu.En uç dalda uzun uzun çığlık çığlıga öttü. Yaşlı beden ise onu duymuyordu.
Yoldan geçenler durup gül ağaçına baktılar.
-Ne renkli bir kuş bu böyle! İlk kez böylesini görüyorum, dedi biri. Diğeri:
-Ömrü hayatımda böyle güzel öten kuş sesi duymadım, dedi.
Gerçekten böyle bir kuş şimdiye kadar hiç görülmedi. Adını bilen çıkmadı yoldan geçenlerden.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi