ETEKLERİM ZİL ÇALIYOR SONBAHAR
Pelin, sonbaharın gelişiyle yine göl kenarına gitmişti. Rüzgârın serin esintisi saçlarını savururken, ayaklarının altında hışırdayan yapraklar ona eşlik ediyordu. Doğa adeta bir renk cümbüşüne bürünmüştü; hangi renge dalacağını şaşırıyordu.
Sonbahar, her zaman onun için yeni başlangıçların habercisi olmuştu. O gün de göl kenarındaki beyaz sandalı seyrediyordu. Sandal, her zamanki yerinde sessiz ve sakin duruyordu.
Bu beyaz sandal, Pelin’in her gelişinde olduğu gibi oradaydı. Ancak bu defa Pelin, sandala bir başka gözle bakıyordu. Sandalın terk edilmişliğinde bir hüzün değil, bir sabır ve bekleyiş görüyordu. Tıpkı kendisi gibi, sandal da bekliyordu. O an, Pelin sandalın yalnızlığına; onun sessiz bekleyişine kendi umudunu ve sevgisini ekledi. Sandal, Pelin’in duygularını yansıtan bir ayna gibiydi.
Pelin sandala yaklaştı ve elini nazikçe onun kenarına koydu.
“Ne kadar yalnız görünüyorsun.” dedi fısıldar gibi...
Ama bu yalnızlık ona tanıdıktı; onun içinde de benzer bir bekleyiş vardı. Ancak Pelin, bu yalnızlığı hüzünle değil, umutla dolduruyordu. Çünkü sevdiği adam, ona geri döneceğine dair söz vermişti. Sonbahar, onun gelişinin işaretiydi.
Levent, bir doktor olarak sosyal sorumluluk projesi kapsamında Afrikalı çocuklara yardım etmek için yurt dışına gitmişti.
"Merak etme, sonbaharda yanındayım.” demişti Levent, ayrılırken…
Bu söz, Pelin’in içinde hem bir gurur hem de ince bir sızı bırakmıştı.
Pelin, sandala bindi ve gözlerini gölün ötesine dikti. "Bu sonbahar, sadece bir bekleyiş değil.” diye düşündü.
"Bu, yeni bir başlangıç olacak."
Rüzgârın serinliği yanaklarını okşarken, içinde sevdiği adama kavuşacağı günün heyecanı vardı. Sandal da bu heyecanı ve mutluluğu paylaşıyor gibiydi; terk edilmiş değil, bekleyen bir ruhun sembolüydü artık…
Sevdiği adam, Pelin’e sonbaharda döneceğine söz vermişti. O gün geldiğinde, sandal ve Pelin’in bu sessiz bekleyişi sona erecekti. Gözlerinde umut dolu bir ışıltı, yüreğinde özlemle karışık bir sevinç vardı. Pelin, sabırla bekliyordu. Çünkü bu sonbahar, onun için sadece yaprakların dökülmesi değil, sevdiğiyle yeniden buluşmanın zamanıydı.
Pelin’in içindeki heyecan, rüzgârla birlikte gölün dalgalarına karıştı. "Sandal," dedi içinden, "Artık yalnız değilsin. Ben de değilim. İkimiz de sabırla bekliyoruz. Bu sonbahar, beklediğimiz o an gelecek."
Hiç kimse bu kadar özlemle beklememişti sonbaharı; etekleri zil çalarak…
“Gözlerimin Ufkunda Çok Uzaktaki Sevgili
Bugün yine göl kenarına geldim, o beyaz sandalın yanına... Her zamanki gibi yalnız duruyordu, tıpkı benim gibi seni bekliyordu. Sandalın içinde otururken, gözlerimi ufka diktim ve seni düşündüm. İçimdeki umut, sonbaharın rüzgârıyla birlikte ruhuma yayıldı. Beyaz sandala oturduğumda, içimde tarif edemediğim bir huzur vardı. Sanki senin varlığını hisseder gibiydim. Sandalın yalnızlığı bana artık hüzün vermiyor; çünkü biliyorum ki, seninle bu yalnızlığı paylaşacağız.
Ne zaman döneceğini tam olarak bilmiyorum; ama biliyorum ki, seninle birlikte bu bekleyişin sonu gelecek. O ana kadar, bu sandal ve ben burada seni bekliyor olacağız. Sonbaharın hüznünü değil, umutla dolu renklerini birlikte yaşayacağız.
Seni beklerken bile, içim sevgiyle doluyor. Döneceğin anı sabırsızlıkla bekliyorum.
Sevgimle,
Pelin”
Pelin, mektubu yazdıktan sonra posta kutusuna attı. Yaprakların arasında şarkı söyleyerek ilerledi.
Editör : Deniz İmre