ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 14-04-2023 17:05

Boğuluyorum

Yazan: Gülçin Granit -BOĞULUYORUM

Boğuluyorum

BOĞULUYORUM

Karşıdan bakıldığında bir dinozoru andıran yemyeşil dağlarla kaplı bir ada vardı. Sakin durgun denizin mavisi, turkuazın anavatanıydı. Tarımcılıkla uğraşırdı ada sakinleri. Bu ada her gün toprak sevdasını içinde büyüten bir adamı barındırıyordu. Adaya sonradan gelen bu adam;
“Şu yandaki komşunun bahçesinde çıkan fıstık ağacına sinir oluyorum. Cam ağacını oradan yok etme zamanı geldi de geçiyor. Yazlıkçılar hele bir gitsin, ben bilirim onu yok etmesini. Onun yüzünden bahçemde sebze yetişmiyor, hep gölgelik ediyor, güneşimizi kesiyor” dedi.

“Haklısın bey, sen hiç üzülme bir kova çamaşır suyuna bakar asırlık çamı devirmek. Sen o işi bana bırak” dedi. 

Fıstık çamı, duyuyordu söylenenleri. Ciğerleri nefesiz kaldı ve köklerinden titredi. Toprak yerinden bir kabarıp bir indi, yürek atışları hissedildi. Sahipleri keşke kışında gitmeselerdi. Ona kimse o zaman zarar veremezdi. O gece kozalaklarından tüm fıstıkları yere düşürdü korkudan. Kara bir karga bir fıstığı kaptığı gibi uzaklaştı oradan. Bir nehrin başında toprak bir alana sakladı fıstığı. Gömdü. Toprakla örttü üstünü. İnsanoğlu ölümünden sonra, toprağa gömülmesi gerektiğini de bir kargadan öğrenmemiş miydi asırlar, asırlar önce?

İnfaz kararının alındığı gecede tüm kuşlarda titredi ve ürktü. Bu acımasız aileden uzak durma kararı aldı tüm hayvanlar. Yılanlar yolunu değiştirdi içi kokmuş bu insanlardan. Baykuşlar uğramadı çatılarına, yarasalar konmadı bacalarına, kuşlar geçmedi kapılarından.  Bir kedi bahçelerine girecek olsa kıçına yerdi tekmeyi. Kadın bahçesinden uzak bir köşeye dökerdi kokuşmuş artık yemeklerini.

Kış gelip herkes geri döndüğünde yalnız kaldılar ve hain planlarını uygulamaya koyuldular. Evet, infaz bugün gerçekleşecekti. Tüm kuşlar çam ağacının dallarına kondular veda etmek istediler Karga, çam ağacına;

“Sen hiç merak etme yavruna gözümüz gibi bakacağız, onu bir nehrin kenarına ektim, hiç susuz da bırakmayacağız.” 

“Sizleri özleyeceğim yıllar sonra yine buluşacağız, hoşça kalın dostlarım. Çocuklarıma sahip çıktığınız için teşekkür ederim. Beni sakın unutmayın! Yıllar sonra görüşmek üzere” dedi. Çam ağacı.

Kadının ihtiras harareti içinde yükselirken, elinde bir kova çamaşır suyu ile göründü uzaklardan. Cam ağacı titremeye salınıp silkinmeye başladı. Kadın hiç acımadan vahşice, çam ağacının köklerine döküverdi bir bidon zehri. Çayır çayır yanıyordu şimdi ciğerleri, kökleri büzüldükçe büzülüyordu.

Tüm hücreleri nefessiz kalıyordu. Artık son nefesini veriyor, boğuluyordu. Zehirlenmişti, son salınımlarını can çekişerek geçirdi. Yağlı urganın altındaki tabure çoktan itilmişti. Çam ağacı o andan sonra sararıp solacaktı. Kadın, şeytani hırsın ihtirasıyla büyük bir şehri fetih etmiş edasıyla arkasını dönüp gitti. Büyük kanatlarıyla ağacın üstünde dolaşıyordu bir kartal, ebabil kuşuna özenip uçuşuyordu gökyüzünde.

Çam ağacı ne güzel insanlar görmüştü yaşamı boyunca, kozalaklarından kaç aile karnını doyurmuştu.  İnsanlığı hatırlayarak, bir şeytanın elinde son nefesini verdi yavaşça.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi