ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-06-2023 15:00

Ayılana Gazoz... / Ender Arslan

Yazan: Ender Arslan -AYILANA GAZOZ…

Ayılana Gazoz... / Ender Arslan

AYILANA GAZOZ…

Zil çalınca elindeki patatesleri tezgâhın üzerine bıraktı, koşar adım gidip kapıyı açtı. 
“Kız Aliye abla, bir acı kahve içer miyiz?”
Kapıdaki kadının elleri boş değildi, küçük tepsinin içinde iki fincan ve kaynatılmaya hazır kahve dolu cezveyle içeri alınmayı bekliyordu.
“Ay güzelim ne iyi ettin ya! Yemek telaşına düşmüşüm, kapıyı zor duydum mutfaktan. Tencereyi ateşe bir an evvel koyayım da hani şu, "Buhar Olsan Bulurum Seni" programı var ya o başlayacak. Kaçırmayalım bari!”
“Evet abla o programı ben de seyrediyorum, neler oluyor şu hayatta! Hayret vallahi!”
“Gir hadi, gir gir! Beraber seyrederiz birazdan.”

Mutfağa geçtiler, patatesleri ve kerevizi bir çırpıda soydular. Akabinde soğanı, salçası, tuzu, suyu derken bir çırpıda ocak üstünde buldu tencere kendini. Kahve faslı için salondaki televizyonun karşısına kuruldular.
“Alaattin nasıl abla? Ali abi? Hepsi iyiler mi?”
“Alaattin üniversite sınavına hazırlanıyor güya ama daha kitabın kapağını açtığını görmedim vallahi. Çocukluğundan beri varsa yoksa gol, hep top peşinde!”
“Aha ha ha! Abla şuna gol demesene artık yaa! Futbol diyeceksin gol değil.”
“Aman, neyse ne! Benim dilim dönmez öyle şeylere Nuriye. Fakat ben hep söylüyorum Ali’ye; 'Bu çocuk okumayacak işte verelim sanayiye, anlasın dünya kaç bucak.' diye! O da bütün gün direksiyon sallamaktan fırsat bulamıyor ki ilgilensin çocukla.”
“Bak, başlıyor program. Sesini açalım mı azıcık abla?”

Sabırsızlıkla bekledikleri program tam başlayacakken yine zil çaldı. Ev sahibesi söylene söylene açtı kapıyı, elinde telefonla bekleyen Şadiye’yle göz göze geldiler. Şadiye anında telefona dokundu ve oyun havasıyla birlikte başladı oynayamaya.
“Kız Şadiye! Sana kaç kere yemin ettirmedim mi ben? Kimseye tikimi söyleme diye! Oh ooh!”
Kadın cevaplarken oynamaya devam etti çaresiz.
“Ama bu sefer başka abla, sana bir şey söylemem lazım!”
Müzik sesi apartman boşluğunda yankılanıyordu; "ayılana gazoz bayılana limon…"
“Ali enişte abla!”
“Oooh, oh oh! Ne olmuş Ali’ye be! Amanıın yandan!”
“Ali abi diyorum kaza yapmış, durumu ağır değilmiş ama hastaneye kaldırmışlar!”
“Kız Allah senin müstahakkını versin emi! Oooy, ooof! Böyle mi haber verilir, çabuk beni hastaneye götürün, çabuuuuk! Yandaaan!”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi