ALYA
Aynaya bakerken yüzündeki burukluğu, gözlerindeki yaşları gördükçe; “bırakma kendini.” dedi, kendi kendine.
“Biliyorsun seni kimse anlamayacak. Onlar yıktıkça umutlarını sen yeniden yeşerteceksin, unutma seni bir odaya hapsetseler de içine hükmedemezler ya!
Senin bir ruhun var. Allah’a olan bir inancın var, yalnız değilsin unutma” dedi, kendi kendine.
“Ne olur ki gökyüzünü senden alsalar! Yarın elbet güneş yeniden doğacak herkes için. Unutma senin sadece bedenin tutsak, ruhuna kimse dokunamaz.
Özgürlük insanın ruhunda ve beyninde, gözlerini kapattığın zaman uçsuz bucaksız hayaller düşünceler senin. Bak şu dört duvara, burası bile çok fazla! Ben burada bir çok şey yapabilirim.”
Duvarın hemen yanına sakladığı üstü kapalı kitaplarını gördü; “Bir de sizler varsınız,” dedi.
İçlerinden bir tanesini aldı; “ne garip” dedi.
İçine koyduğu gülü görünce biraz baktı, gözleri doldu.
“Çok güzelsin, kurumuş olsan da; rengin hâlâ kırmızı, hâlâ kokun var.”
Odanın içi daha bir güzelleşti.
Gülü yanan mumun karşısına bıraktı. Mum ışığının güle yansımasıyla daha güzel bir ışık oluştu.
Güle baktıkça; “Zaman eskimişken sen hâlâ hislerim kadar tazesin.” dedi.
“Zaman eskiye yüz çevirmişken sen hâlâ masumsun. Ne garip” dedi.
Alya güle baktıkça; “Şimdi seni elimde parçalasam yok olacaksın. Ama bu kitabın içinde kimse dokunmasa sana, benden bile uzun kalacaksın hiç değişmeden. Biz insanlar belki yarın olmayacağız ama sen olacaksın. Issız bir odanın küflü bir sandığında kalsan da. Ya ben şu defterime yüreğimden dökülenleri de yazmazsam ne kalacak benden geriye.“
Gül sanki dile gelmiş gibi Alya’da şöyle bir soru yankılandı; “Sana değer vermeyen senden kalanlara mı değer verecek? Gerçi insanlar…” dedi ve devam etti; “Genelde kaybettiği şeyin kıymetini daha iyi biliyorlar, bir de insan öldüğü zaman kıymeti biliniyor.” dedi.
“Ben en iyisi acı bir kahve yapayım, şükür ki onu yapma şansım var.”
Alya kahvesini yaptı.
Hapsolduğu evinde perdeleri çekilmiş odasına çekildi. Herkesten sakladığı kitapları yerine yerleştirdi. ahşaptan küçük masasına geçti, kahvesinden bir yudum aldı. Yanan mumu eline aldı; “Yan” dedi, “Yüreğim gibi yan! Birlikte yansın içimiz.” dedi ve bir iç çekti.
“İçimden gelenleri yazmalıyım,” dedi; “Yazmalıyım ki kurumuş bir yaprak gibi olmasın, Alya’nın yaşadığı zaman.” dedi.
Editör: Nevin Bahtışen