ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 20-08-2022 02:13

Adı Yanlızlık Oldu

Yazan: Kader Demir - ADI YANLIZLIK OLDU

Adı Yanlızlık Oldu

ADI YANLIZLIK OLDU 

Çalan satin sesine uyandı kadın. Erken kalkıp hastane randevusuna gidecekti.

Uzunca bir zaman bekledi randevuyu. "Ultrason istemişti." doktor.
Saatinde hastanede olmak için  aceleyle çıktı evden.

Hastane uzak sayılmazdı ama yine de otobüsle gitti hastaneye.
Ultrason çekilecek yere vardığında bir hayli kalabalıktı bekleme yeri.

Kadından önce iki kişi vardı bekleyen sırada. Kadın birden midesinin bulandığını hissedince dışarı çıkıp hava alma ihtiyacı duydu.

Ondan önceki bayana "hava alıcam sıra bana gelene kadar gelirim" diyerek hastane kapısından çıkar çıkmaz önündeki trabzana tutunup iki kez  derin derin nefes almaya çalıştıysa da gerisi gelmedi.

Kadın olduğu yere boyunca düşüp bayıldı.

Orada olanlar hemen müdahele edip, içeriden getirilen sedyeye yatırdılar kadını.

Görevli doktorlar hemen müdahale ettiler ve biraz sonra kadın kendine geldi.

Doktorun biri tansiyonunu ölçerken diğeri de kan şekerini ölçmeye çalışıyordu. Bir yandan da kadına adını,  yaşını, kaç çocuğu olduğunu, haber verecekleri kimsesi olup olmadığını soruyorlardı.

"Evliyseniz, eşinize haber verelim. Gelsinler" diye hasta kadına bir kaç kez sordular.

Kadın bayılmanın verdiği halsizlikle zoraki "benim haber verilecek kimsem yok." diye mırıldandı.

Bayan doktor "Tamam canım. Sana eşlik edecek hasta bakıcı temin ederim." dedi.

Yanındaki görevliye dönüp, "Derhal ambulansla merkez binaya götürülüp tüm işlemlerin eksiksiz yapılmasın," epikrizi de kendine getirilmesini tembih etti.

Hastabakıcı sedyeyle ambulansa bindirilen kadının yanından ayrılmadan ambulans şoförünün yanına ilişti. 

Kadın, ambulansta yalnızdı. Merkez hastaneye ulaştığında acil doktoru,"derhal tomogrofi" istedi.

Kadın tomografi sırasında halsiz ve bitkin beklerken telefonu çaldı.

Kadını arayan, hayatına yeni giren erkek arkadaşıydı. Daha üç dört ay kadar olmuştu tanışalı...

Kadına ilgili ve alakalıydı. Merakla sordu. "Çektirdin mi ultrasonu. Ne dedi doktor, neyin varmış ?"

Kadın yutkundu. Konuşamadı bir süre.  Boğaz düğümlenmişti.

Bir süre cevap vermeden bekledikten sonra mırıldanır gibi zoraki, "Hayır. Bayılmışım ben. Şuan tomoğrafi için sıra bekliyorum. Düşünce kafamı çarpmışım" dedi ve sustu.

Telefondaki arkadaşı  telaşlanmıştı.
Hastaneyi sordu. Kadın yarım ağız hastanenin adını söyledi ve çekim için içeri girdi.

Kadın hasta bakıcının da yardımıyla uzandı tomoğrafi cihazına.
Çekim biter bitmez dinlenme odasına aldılar kadını. Kolunu kımıldatacak  gücü yoktu. Çok da üşüyordu. Üzerine kabanını örtse de ısınamıyordu. Bir yandan da sıkılıyor, utanıyordu.

Arkadaşı yanına gelirse, ya bir gören olursa, " Kime ne?"derdi. Nasıl anlatırdı bunları?

Düşündükçe kalbi hızlı hızlı çarpıyor, nabzı iyice yükseliyordu  kadının.
Hastabakıcı doktora iletti durumu. Sakinleştirici yapılmasını önerdi doktor ama nafile...

Ne sakinleştirici, ne dil altı fayda etmedi kadının  kalp çarpıntısına.

Ne kadar zaman geçti farkında değildi kadın. Gözleri kapalı öylece yatarken birden bir elin elini tuttuğunu ve bu eli bir daha asla bırakmayacağını söyleyen  bir adam vardı baş ucunda.

İlk kez elini tutmuştu arkadaşı ,kadın. Gözlerini açmaya hem korkuyor hem utanıyordu. Hem mutluydu. Karmaşık duygular içindeyken ,tekrar bir tanıdık sesle gözünü diğer tarafa çevirdiğinde erkek arkadaşının yeğeni de başucundaydı.

Erkek arkadaşı ona da haber vermişti. Kadının tek gitmesinden ve görünmesinden çekindiğini, rahatsızlık duyduğunu söylemiş o da gelmişti hastaneye.

O gün ikisi de  yanlız bırakmadılar kadını. Toparlanıp taburcu edilince  erkek arkadaşı ve onun yeğeniyle beraber kadının evine geldiler.

Doktor sormuştu kadına, " Kime haber verelim?" diye. Kadın, "benim haber verilecek kimsem yok" demişti. Bunu da arkadaşına hastane odasında söylediğinde,  "artık ben varım. Tuttuğum eli ömrüm oldukça bırakmayacağım" erkek arkadaşı ona.

Ağlamaya başlamıştı kadın.Bu arada derin bir iç geçirip. Göz pınarlarında biriken yaşlar yanağına doğru süzülmeye başlamıştı.

Erkek arkadaşı hemen yanıbaşında oturuyordu.
Kadının başını göğsüne doğru çekip gözyaşlarını silmeye başladı okşar gibi.

Ama üzerinden bir yıl geçmemişti ki...

Tüm bu sözleri söyleyen ve büyük bir titizlikle gözyaşlarını silen o adam çekip gitmişti.

Hem de yapayalnız bırakarak. Nasıl da kolay yalan söyleyebilmişti. Nasıl da kadının o zor anında duygularıyla oynamıştı. Nasıl da inandırmıştı o bir mimik kuş gibi aciz ve üzüntülü haldeyken yüreğiyle.

Bir  yıl sürdürdüler arkadaşlıklarını. Erkek arkadaşı onu evlenme vadiyle kandırmış, arkadaşlığını kabul ettirmiş, "Hayat arkadaşım." diyeceği günlerin hayaliyle yaşarken bir anda çekip gitmişti.

O kadın oysa bu adamı tanımadan önce nasıl da düzgün ve kendi dünyasında yaşamaya alıştırmıştı kendisini.

Herkes ondan saygıyla bahsediyordu. Arkadaşları onu öve öve bitiremiyordu.  Özellikle yeğeni "amcam diye demiyorum mükemmeldir amacam." demişti o adam için.

İnanmıştı çünkü adam muhteşem oyuncuydu ve oyununa yeğenini de alet etmişti.

Etrafındakilere kendisinde olmayan yalan yüzünü, göstermek istediği yönlerini  gösterdiği için herkesin gözünde takdire şayan iş adamı, düzgün, ahlaklı, şerefli bir adam gösterdi uzun süre kendisini.

Ve Tüm çevresindekileri de o kadını kandırdığı gibi kandırdı.

Sonra  ne mi oldu?

Herkes kendine yakışanı yaptı.

Adam başka gönülleri ve insanları kandırmak için bu limandan gemisini alıp, başka limanlara yelken açarken....

Kadının adı gül'i Rana olacaktı.

Yine oldu adı yanlızlık oldu.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi