ZAMAN ARASI
Dünün izleri henüz kaybolmadan, bugünün ayak sesleri kesilmiyor; durmadan akıyor zaman. Biraz umut dökülsün diye paçalarından yakalayıp, sarsmak istiyorum.
Her şeyin normal olduğu bir akşam, umudum yerini bir boşluğa bıraktı. İşte o akşam, Savaş’ın bakışlarını görene kadar… Bilinmez bir duygunun pençesine düştüğümde, kalbim hızla çarpıyordu. "Savaş, ne olur bana öyle bakma..." diye fısıldadım. Sesim titriyordu ama cümlem kararlıydı. Gözleri, yıllar önce kaybettiğim annemin gözlerini hatırlattı. O boş ifadeyi görmek, içimde derin bir korkuyu tetikledi. Yüreğimde yükselen sızı, zihnimde eski günleri canlandırdı. Annemin hastalığı sırasında yaşadığım çaresizlik, yeniden duygularımın baş köşesine oturmuştu.
Savaş da anlamış gibiydi. "Bir şey mi oldu?" diye sordu, sesi endişeyle karışık bir kırılganlık taşıyordu. Ona açıklamak istedim, ama kelimelerim geçmişin yüküyle boğuluyordu. "Ah, hiçbir şeyim yok…" diyebildim yalnızca. Ancak içimdeki korkunun derinliği gözlerime vurmuştu bile.
Annemin alzheimer sürecini hatırlamak, beni bir girdabın içine çekiyordu. On beş yıl boyunca annemin yanında olmuştuk; hastalığının sinsi ilerleyişini, yaşadığımız zorlukların ağırlığını Savaş’la birlikte sırtlanmıştık. Şimdi ise geçmişin gölgeleri, Savaş’ın üzerinde beliriyordu. Ellerindeki hafif titremeler, bacaklarındaki ağrılar, gözlerindeki boş bakışlar... Görmek istemediğim ama göz ardı edemediğim işaretlerdi.
"Savaş," dedim usulca, "Belki bir doktora görünmeliyiz."
Gözlerime baktı, anlayışla ama biraz korkuyla…
İki gün sonra hastanedeydik. Test sonuçları elimizdeyken, doktorun ağzından dökülen kelimeler kulaklarımda yankılanıyordu: “Alzheimer ve parkinson...” Bu iki kelime, dünyamı alt üst etmeye yetti. “Henüz altmışında bile değil…” dedim içimden.
Yüreğim ağzımda, onun yüzüne bakıp, "Merak etme, her şey düzelecek.” dedim zorlukla.
O gün eve dönüş yolunda baharın hafif esintisi bile bizi teselli etmeye yetmedi. Ağaçlar çiçek açıyor, kuşlar şarkı söylüyordu ama içimdeki fırtına dinmek bilmiyordu.
“Beni bırakma.” dedi Savaş, hafif bir sesle...
O an, bu yolculuğun başında olduğumuzu ve birlikte güçlü kalmamız gerektiğini anladım. Ne kadar zor olursa olsun bu mücadeleyi birlikte verecektik.
Günler haftalara döndükçe hastalık hızla ilerlemeye başlamıştı. Savaş’ın ellerindeki titreme artmıştı. Yürümekte de zorlanıyor, yemek yerken kaşığı tutamıyor, bazen yere dökülen her lokmada yüzünde bir utanç ifadesi beliriyordu.
“Üzülme, önemli değil; hallederiz.” diyordum ona her seferinde. Ama her gün biraz daha zayıflıyor, bedenindeki güç kaybıyla birlikte içimdeki korku da büyüyordu.
Eskinin o güçlü adamı gitmiş, yerini zayıf, savunmasız bir adam almıştı. Bazen geceleri uyumadan önce elimi tutuyor, korkuyla gözlerime bakıyordu. Gözlerindeki boşluk beni yutacak gibi oluyor ama içinde hâlâ var olan beni koruma isteğini hissedebiliyordum. Yağmurun deli gibi yağmaya başladığı bir akşam, gök gürlerken elimi sıkıca tuttu.
“Korkma.” dedi zorlukla. O an, hâlâ gücünü korumaya çalışan kocamı gördüm karşımda. Tek sözü şifalı bir su gibi içimi ferahlattı.
Evde artık her şeyin sorumluluğu benim üzerimdeydi. Yalnız, yapamadığım alışveriş, tadilat işleri… Tekerlekli sandalyesi olmadan onu hareket ettirmek imkânsız hale geldi. Ama bu beni yormaktan çok, daha fazla yanında olma isteğiyle dolduruyor. Pencereden dışarı bakarken, "Hadi bahçeye çıkalım.” dedi bir gün. Gücünü toplayarak söylediği bu cümle beni öyle derinden etkiledi ki hemen hazırlanıp çıktık. Kuşların cıvıltısı arasında o tekerlekli sandalyesinde…
Belki de son yürüyüşümüzdü el ele.
“Seni seviyorum.” dedi birden, içine kaçmış sesiyle.
Gözlerim doldu. O an, ne kadar zamanımız kalmış olursa olsun, onunla geçireceğim her anın çok kıymetli olduğunu anladım.
Zaman acımasızca ilerliyor. Savaş’ın konuşmaları azaldı, sesi neredeyse duyulmaz oldu. Ellerinin titremesi arttı, yüzündeki ifade sessiz bir hüzünle doldu. Bir sabah kahvaltı masasında otururken elimi tuttu. "Her şey için teşekkür ederim.” dedi, sesi buruk ama içtenlik doluydu. Gözlerim doldu. "Ben teşekkür ederim.” diyebildim sadece. O an, onun ne demek istediğini anlamıştım: Yavaşça kaybolduğunu biliyordu.
Onu yatakta otururken bulduğum bir gün gözleri dolu; bir o kadar da sakindi. Konuşamasa da gözlerindeki ifade, içimde bir şeyleri kırdı; aynı zamanda beni sarıp sarmaladı. O an, "Sen benim her şeyimsin…" dediğini duyar gibi oldum. Belki de sadece bunu duymak istedim. Onun konuşamayan dudaklarından dökülen sessizlikte, minnettarlığını ve sevgisini derinden hissettim. Gözlerindeki o bakış, tüm kelimelerin ötesindeydi. Savaş hâlâ yanımda, sessiz ve çaresiz ama canlı… Onun yaşaması, benim şükretmem için bir sebep.
Ellerini kavuşturmaya çalışırken parmaklarının titremesi bana onun ne kadar mücadele ettiğini hissettiriyor. Artık "Her şey için teşekkür ederim.” diyemiyor belki ama ben onun her gün bana teşekkür ettiğini biliyorum. Bazen bir bakışında, bazen ince bir dokunuşunda... Bu his, her şeyin anlamını yeniden şekillendiriyor. Onunla geçirdiğim her an, bana acıyı ve sevgiyi aynı oranda yaşatıyor. Geceler boyunca ellerim havada, "Allah’ım, bize dayanma gücü ver!" diye sessiz, sözsüz dualar ediyorum.
Biliyorum ki zamanla yarışıyorum. Savaş gözlerimin önünde hızla yok oluyor. Yine de birlikte olduğumuza şükrediyorum. Çünkü sevginin ve fedakârlığın olduğu yerde umut tükenmiyor. Ve onun her nefesi bana hissettirdiği yaşam mücadelesi… Muhabbet kuşumuz her sabah "Babacık!" diyerek şakıdığında, Savaş’ın yüzünde anlık da olsa bir tebessüm beliriyor. O anki ifadesi, bana mücadelemizin değerini hatırlatıyor; her gün biraz daha güçlü olmam için bir neden sunuyor.
Bir sabah kitaplığın tozunu alırken minik bir kâğıt parçası uçuşarak yere düştü. Savaş evin farklı yerlerine, bana notlar bırakırdı. Bu yine hangi zaman arasına sıkışıp gelen bir nottu? Heyecanla, eğilerek yerden aldım. Savaşın titrek el yazısıydı:
“Aklımın ucuna gelmeyen şeyler, ne kadar yakınmış meğer…
Bir şeyler yarım kalacak biliyorum, şu an tek hissettiğim; sana olan minnettarlığım ve sevgim…
Elim, ayağım, sen benim her şeyimsin…
Savaş”
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz