ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 06-09-2022 20:23

Yerli Malı

Yazan: Hakkı Yıldıran - YERLİ MALI

Yerli Malı

YERLİ MALI 

İlkokul dördüncü sınıfa gidiyordu Selim. Ertesi günü okula gitmemeye karar vermişti. Oysa şimdiye kadar hiç devamsızlık etmemişti. Okula gitmeyecek oluşuna çok üzülüyordu. 

Yerli malı haftasıydı. 

Fakirlerdi…Evimizde okula götürebileceğim hiç bir şey yok diye düşünüyordu. Okuldaki herkes envai çeşit meyvelerden getireceklerdi. O…

Üstüm başım yırtık pırtık ve yamalı, önlüğümün yakası boyalı, ayakkabılarım derseniz kara  lastiktendi, diye hazırdı bahanesi .

İçinden bir ses ona; "Olsun! Onlar şimdeye kadar hep böyleydi zaten." diyordu. Kararsızdı…

Asıl okula gitmek istemeyişinin sebebi bunlar değildi tabii.

Çocukluk aklı işte! Tutarsız. Bir şöyle, bir böyle…Güya evlerinde okula götürebileceği meyve ve çerez yok diye, yerli malı haftası günü gitmeyecek oluyordu.

Evet; ertesi günü okula gidip gitmemekte kararsızdı ama yine de ne olur, ne olmaz diye hazılık yapıyordu akşamdan. 

Önlüğünün sökük cebini diktirdi annesine. Naylon yakasındaki kalem çiziklerini sabunlu bir bezle güzelce temizledi. Kırmızı kalemin boyasını önlüğünün yakasından  tam olarak çıkaramasa da, bari biraz iyi oldu diye sevindi. Okuldan arkadaşları çiziyordu yakasını. O da arkadaşlarınkini…Kırmızı kalemle çizen iyice bastırmış olmalı diye söylendi.

Başka çocuklar bir sürü çerez getirecek, ben ne götüreceğim? Nasıl yiyeceğim onların getirdiklerini? Utanırım ben diye iki üç gündür mızırdanmalarından  anlamış olacak annnesi... 

“Akşamdan nohut koyarız suya, sabaha kadar yumuşacık olur, kızgın sobanın üstünde pişiririz. Patlak mısırımız da var işte ya! Biraz onnardan padlatırız, biraz da iğde koyduk mu yanına…Utanılacak ne varmış ay oğlum” dedi Selim'in annesi. 

Annesinin dediklerine aklı yatmıştı. Ahırın üstündeki samanlıkta, ileriki günler için sakladıkları elmalar, ayvalar da aklındaydı Selim’in.

Sabah erkenden yaktığı sobanın üstünde nohutları ütmüş, aliminyumdan derin kara haranının kapağını, patlayan mısırlar havan topu gibi dövüyordu. 

Selim, sobanın üstündeki mısırların patlama sesiyle birlikte sabah erkenden uyanmıştı. Bir naylon poşet dolusu iğde, ütülmüş nohut ve patlamış mısırları elma ve ayvaların yanına koydu.

"Meğer bizim ne çok şeyimiz varımış yerli malı haftası için, meğer biz ne çok zenginmişiz." diye söylendi. Sevindi. Akşamdan gitmeyeyim diye düşündüğü okuluna, anacığının sayesinde koşar adım gitti.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi