ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 04-05-2023 22:34   Güncelleme : 04-05-2023 22:42

Yarım Kalmış Hikâyeler / Boran Talan

Yazan: Boran Talan -YARIM KALMIŞ HİKÂYELER

Yarım Kalmış Hikâyeler / Boran Talan

YARIM KALMIŞ HİKÂYELER 

Geçen zamanda kaybolan yaraların kapandığı, gözyaşlarının silindiği yaşamın kesitinden parçaların tekrardan yerine oturduğu bir kadınla bir erkeğin beyaz ve mavinin kitaplar arasına sığdırdığı gizli kalan öykünün yeniden  canlanması.

Toprağın suyla buluşup filizlenen bahar dallarının mutluluk gümbürtüsüyle aşka seslenmesi...

Esen rüzgarla tozlu yolların çilekeşliğinin bir kalemde silinmesine şahitlik eden bereket adası nereye; hangi köşeye hangi yöne bakılırsa emeğin göz kırptığı gerçeklik...

Damar yolu aşıklar diyorum, hücrelerden hücrelere dolaşan bir uçtan bir uca dünyanın etrafını tur atan kocaman yürekler elden ele, dilden dile, hiç bitmeyecek öykünün beyaz ve mavisi, engin denizlerini dalgalarıyla daha da güçlenen...

Her zamankinden biraz daha geç uyandı. 
Bir yanı biraz daha uyumak, bir yanı uyanmak istiyordu.

Yastığını biraz dikip doğrulup dayandı.
Havada geceden kalma yağmur serinliği,
Gözlerinde uykusuzluğun yorgun derinliği vardı.
Gözü saate ilişti.
Neredeyse kuşluk vakti gelmişti.
Oysa kendi kendine erken uyanmalıyım demişti.
"Hoş erken kalksam ne olacak?" dedi kendi kendine. 

Üşür gibi oldu, titrer gibi oldu tüm bedeni.
Biraz daha çekti yorganını üstüne.
Birden aklına ilaçları geldi vaktinde içmeliydi.
Birazı sabah aç karına, 
Birazı kahvaltı sonrası,
Yeni yeni kullanıyordu ilaçlarını.
Hoş ne devası vardı ne şifası… 
İş edinmişti kendine ilaçlarını saatinde içmeyi.
Başka da düzenli neyi vardı ki?

Kalkıp çay suyunu koydu küçük alüminyum çaydanlığına,
Annesinden kalma çinko mavi çaydanlığını kullanıyordu nicedir.
Kıyamıyordu kırılır dökülür, diye.
Elektrikli su ısıtıcısı da vardı ama alışamadı bir türlü.
Karşı komşusu almıştı onu da kolaylık olsun diye hediye.

Çayını demledi, 
Demini alana kadar evi bari havalandırayım dedi. 
Pencereleri açtı.
Balkonuna çıktı. 
Menekşelerine baktı bir bir…
Fesleğenini kokladı.
Sardunyalarının solmuş yapraklarını kopardı.
Dönüp mutfağa gitti aniden. 
Akşamdan ufaladığı ekmek kırıntılarıyla geldi balkonuna yeniden.
Melamin tabağın içine koydu özenle ekmek kırıklarını. 
"Birazdan üşüşürler benimkiler." diye mırıldandı içinden. 
Kumrular ve serçelerdi onunkiler. 
Başka da kimi vardı ki?
Başka da kimsesi…
Bir onların cıvıltısı,
Bir de radyonun tiz sesi.

Sofrasını hazırlarken radyosunu açtı 
Üstüne örttüğü danteli düzeltti pikaplı radyosunun. 
Plak dinlemiyordu artık iğnesi değişecek olmuştu. 
Nerden bulacaktı iğnesini.
Kim uğraşacaktı hem bu zamanda pikapla, plakla…
Ajanslar bitmiş hava durumunu söylüyordu alıştığı aşina olduğu ses.
Yurdun iç kesimleri yer yer parçalı bulutlu,
Kıyılarda karayel ve poyraz.
Dua niteliğinde mırıldandı.
"İyice bir yağsa bari yoksa kurak geçer bu yaz.”

Çayını koydu, 
Ekmeğinin kıyısına biraz peynir sıkıştırdı.
İçi almıyordu pek yeni nesil ekmekleri.
Ne unu belliydi ne uğrası.
Nerde o buram buram ekşi mayası?
Neylersin elde olan buydu,
Fırın yaksa, saç kursa...
Köylük yer değil ki burası.

Bir an iç çekti,
Şimdi olsa pişi yapar bazlama açardı anası…
Ah! Dedi ah!..
Gözünde canlandı dünlerin, 
O güzel günlerin hatırası.

Ve birden çalan şarkıya kulak kesildi.
“Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun...”
Bırakıverdi birden elindeki bardağı,
Yutkundu, yutkundu ağzında gezindirdi durdu lokmayı, 
Hüzzam şarkı hüznüyle harmanlandı birden
Gözleri dolu dolu,
Bir "Ahhh!" çekti derinden… 
Bir daha acıdı içi,
Bir daha yandı aynı yerinden… 

Editör: Betül Eren 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi