YALNIZLIK KAÇ TUTAR
Kurudu otlar,
Toprak suskun.
Çimenler cansız,
Çiçekler bir bir boynunu büktü.
Rüzgâr savuruyor kuru dalları,
Bahçem sessiz bir cenaze alanı gibi.
Su birikintilerinde
yaprak cenazeleri,
Bir mevsimin defteri sessizce gömülür
küçük gölcüklerin dibine.
Kurumuş,
bir bir dökülmüş yapraklar,
sarmış bahçemi.
Mars bir zamanlar kızıl gezegenimdi
şimdi pas tutmuş hayallerde,
çocukluğumun teleskop gözlerinde.
Nefesim Tibet’in rakımında kaldı,
İnceldi hava, sığmadı içimdeki yük.
Doruklarda hâlâ soluksuzum.
Ay sensin,
ben sensiz.
Her gece göğe bakar gözlerim
ama ışık düşmez yüreğime.
Yıldızlar bile uzak,
üşürken gecelerime.
Hani der ya insan,
"Özlem kaç ölçek,
Hasret kaç barem,
Yalnızlık, kaç tutar?"
Ve dostluk,
paylaşılan bir ekmek gibi
karanlıkta yakılan bir lamba,
Hiç eksilmez;
çoğalır,
ömre tutunur.
***
















































