YALNIZDIK
Kimsenin kimseyi
Anlamaya vakti yok
Şehre yeni gelenin
Adresini arıyor herkes
Evini yağmalıyor
Şehri terk edenlerin
Ben bu gördüklerime
Sanal mı demeliyim
Her defasînda
Müsfette mi saymalıyım
Yaşadığım günleri
Yazdığım bunca şiiri
Götürüp şehir meydanında
Yakmalı mıyım?
O zaman aklanır mı
Kalbine gömdüğün Yusuf
Taşa yazılan ayet
Açıklar mı anlamını ölmüşler için
Duyulur mu sesi İshak kuşunun?
Şuara desem, belki orada
Bütün aşk şiirlerinin
Bağıra bağıra yakıldığı
O şehir meydanda
Kara bir nokta kalır
Silemediğin, kara bir duman
Gezinir bir süre
Gökyüzünde aşkın
Senin sır belleyip sakladıkların
Düşülür meleklerin varidatından
Yeni bir semte taşın
İyi gelir tebdil-i mekan
Yaşama sataşmandan
Belliydi hazırlığı
Bu başkaldırının
Belliydi ardiye kapısını
Hep kilitli tutuşundan
Anlamsız kalıyor incelikler
Kimsenin vakti yok
Kimseyi anlamaya
Çölüz biz,
Kuru bir iskelet, kuru bir kafa
Hala aklımızda yaban kedileri
Dağın en vahşileri
İçimizde geziniyor hala
Artık ölüme ikna et yalnızlığı
Duvar kağıtları olmasa da olur
Hatta yıkabilirsin duvarı
Adımızın karıştığı bütün vakaları ben
Ayırdım birer birer
Götürdüm bir denizin
Ortasına bıraktım