VAKİTSİZ GELMİŞTİ EYLÜL
"Günler kısalmış dedi" kadın.
Adam uzun uzun baktı kadına,
"Gitmek için erken, sarılmak için geç" dedi içinden.
Vakitsiz gelmişti eylül,
Buğulu gözlerinde
Hüzün vardı geçmişten kalan,
Teni tenine karışan yanında
Lakin fersah fersah uzakta…
Mesafeler, mevsimler girmişti araya,
Fırtınalar ekmişti gönĺüne,
Eylül girmişti aralarına,
Ne goncagül yeşerdi ne de şiirler döküldü
O günden sonra gökyüzünden!
Yorgundu zaman,
Metanetsiz, dermansız bir adam,
Susuyordu, konuşmuyordu artık.
Zira yaşayan ölüler,
Gölgeler dolaşıyordu mütemadiyen
Yürek dediği memleketinde,
Ateş güle dönmeyecekti,
Biliyordu.
Maviler solmuştu gökyüzünde,
Ay isyanda göktekilere...
Hazandı,
Yaprak misali düşmüştü yere,
Belki de hayalleriydi yere düşen,
Dizi kanayan çocuktu şimdi,
Bir diken batıyordu,
Solgundu yüzü adamın,
Sarı ne çok yakışıyordu eylüle,
Kırmızılar, turuncular, maviler görmüştü oysa...
Nice kadın,
Nice aşk uğramıştı yanına
Şubat kadar kısaydı,
Çabuk geçti o yıllar,
Lüks bir araç geçti yanından,
Edepsiz sözcükler döküldü ağzından,
Kırmızıydı, hayasızdı içindekiler...
Gömdüğü hazlar geldi aklına,
Ateşi yakan kadınlar bir de...
La havle çekerek koyuldu yola,
Tenha sokaklar adamın karanlığında,
Sokak lambaları cılız...
"Dokunma yanarsın, kaybolursun ıssızlığımda"
Diyordu adeta yalnızlıkları.
Sabah olmak üzereydi,
Erkendi,
Gitmek için erken,
Sarılmak için geç kalmıştı hayata,
Heyhat!
Vakitsiz gelmişti eylül!