TEMMUZUN KIYISI
Tutsaklığın gece hâli iner temmuzun kıyısına
Yorgun kuşların sessizce bakıştığı
Erikleri dökülmüş ağaç dallarına
Mahzunluk çöker ya
İşte bu vakitte süt dişleri yeni çıkmış
Bir bebeğin gülüşü olmalı çöken karanlıkta.
Tetiği çeken yoksul döngünün
Irmaklardaki küçük balıkların
Ay ışığına süzüldükleri aldanmışlıklar
Ağır makamda düşer yürek ucuna.
Neler gitmiştir oysa
Yaslı evden bir oğul
Belki gücü tükenen bir baba.
Yine açar sardunyalar
Kınalı ellerin sabırla suladığı bahçeler
Boy verir ıhlamurlar, iğdeler
Güneşin öpüşüyle boy verir ekinler.
Lakin hüküm giymiş iyilik
Girdabın dişleri arasında öğütülür
Kayalar ufalanır
Ayrık otları yürür umudun filizlerine
Arafta kalınsa da saat durmaz
Zaman durmaz
Biliriz ki
Çiçekler solsa da kökleri kurumaz.
Kör kurşunlar atılmış gibi
Yayılır, dağların tozu dumanı
Temmuzun kıyısına
Zemheriden soğuk gelir tan ağarırken
Telaşı bitirmiş yorgunluğun çöken omuzları
Yastıkta ezilmiş başını taşıyamaz,
Izdırap alev alev yanar
Ne ahlat suyu dindirir hararetini
Ne de koruk şarabı
İşte bu vakitte bardaktan boşanırcasına
Yağmur yağmalı
Gökyüzündeki yıldızlar parlamalı.