TEK SUÇUMUZ SEVMEKTİ
Aykırı bir sabaha boy vermiş asi birer papatya gibiydik ikimizde.
Boyaları dökülmüş, yıkılmak üzere olan bir duvarın tam ortasında bitmiş gibi
Öyle güzel
Öyle inadına
Öyle iğne deliğinden güneşi geçirecek kadar azimli
Ve öyle vurgun içimizde hiç sönmeyen o cehennem yangınına...
Bakiyeler toplamı
Şubat'ın 29’u değildik oysa
Haziran sıcağıydık
Mayıs güneşi
Nisan esintisiydik
Yarin dudağından öptüğümüz kahve kokusu kadar masum bir ölüm istedik hayattan
Biraz ekmek peynir
Bir kaç zeytin karası
Kekiğe bulanmış bir kaşık zeytinyağının kokusunu öper gibi ince belli bir bardak çayın buğusunda hep uzaklara düşüyordu gözlerimiz.
Tek suçumuz sevmekti.
Bol sıfırlı hesaplarla hiç işimiz olmadı.
Yağmur geçiren montları daha çok seviyorduk
Üşümek ve sarılmak için
Kar yangını sabahlara umut beyazı sevinçler topluyorduk buz kesen parmaklarımızla
Ve hep gülümsüyorduk
Ağız dolusu.
Ve inadına.
Tek suçumuz sevmekti.
Baly satışı yasaktı artık.
Abi ,bir lira varmı diyen o çocuk da yoktu artık sokağın köşesinde.
Rengini kaybetmiş bir insan denizi akıyordu caddelerde.
Insanlar susuyor.
Gözce bağırıyordu
Kimse kimseyi görmüyordu.
Tek suçumuz sevmekti.
Milyarlarca bölünmüş bir yap bozun parçaları gibi tutunacak bir boşluk arıyorduk en keskin yanlarımızla
Çamura bulanmış bir akıntının içinde bir damla mavi
Gecenin o en siyahında
Bir papatya yaprağı gibi beyazdık oysa.
Tek suçumuz sevmekti.
Ölümüne sevişmelerden kotardığımız belki bir dudak kanaması sevinçler gülümsüyor şimdi sırları dökülmüş aynalarda
Saçlarımızda aklar
Ve öpülesi bir hüznün derin çizgileri yüzümüzde.
Bakiyeler toplamı bir doğum günü değildik oysa.
Tek suçumuz sevmekti.