DENEME
Giriş Tarihi : 29-12-2024 21:36

Tabiattaki İnsan İnsandaki Tabiat / Sümeyye Evra Toker

Yazan: Sümeyye Evra Toker -TABİATTAKİ İNSAN İNSANDAKİ TABİAT

Tabiattaki İnsan İnsandaki Tabiat / Sümeyye Evra Toker

TABİATTAKİ İNSAN, İNSANDAKİ TABİAT

Tabiat; doğa ve doğadaki canlı ve cansız varlıkları kapsar. Ormanlar, nehirler, dağlar, hayvanlar ve bitkiler, tabiatın birer parçasıdır. İnsanın da en büyük yaşam kaynağıdır.

İnsanların tarih boyunca tabiat ile etkileşim halinde olmadığı bir dönem düşünülemez. Yerleşik hayata geçilmediği dönemlerde, gerek avcılık olsun gerekse barınak inşası, temel ihtiyaçlar doğadan karşılanmak zorundaydı. Bu yüzden doğayı iyi tanımak çok mühim bir meseleydi.

Bugün de değişen koşullara, gelişen teknolojiye rağmen ihtiyaçlarımızı doğadan karşılama zorunluluğumuz devam ediyor ve gelecek yüzyıllarda da devam edecektir.

Nitekim teknolojinin gelişimi de doğadaki ham maddeler yahut doğadan alınan ilham sayesinde olmuştur. Doğayı tanımaya başlayan insanoğlu, sincapları taklit ederek kışlık besinlerini saklamayı, karıncalara bakarak iş birliğini öğrendi. Suya baktı, medeniyet suyun olduğu bölgeye geldi ve şehirler kuruldu. Yıllar yıllar sonra Sanayi Devrimi oldu ve yusufçuk böcekleri izlenerek uçaklar, lotus yapraklarından ilham alınarak su geçirmez yüzeyler üretildi.

Sanayi Devrimi ile birlikte dünyaya kapitalist düzen hakim oldu. Kapitalizm bir bataklıktı, içine çekiyordu korunması gereken değerleri. İşte, para farklı bir anlama bürünmüştü, başka bir boyut kazanmıştı. İnsanların hedefi para olmuştu. Yaşam gayesi de değişmişti sonuçta. Para ve parayla yapılacaklar vardı yalnızca. Akımlar, trendler hızla şekil değiştiriyor, insanoğlu takip etmekte zorlanıyordu.

Reklamlar, influence olmuş kafalar, bu süslenmiş dünya muazzamdı. Ama insana dair tüm güzel duyguları da sömürüyordu. Gökdelenlerin arasından kurtuluşu tabiatta buldu insanoğlu. Tabiatın sihridir, dinginlik sağlar, huzur verir. Kapitalist dünyanın alıp götürdüğü ne varsa doğa fazlasıyla verir bizlere. Arasıra doğaya kaçma isteğimizin nedeni de budur.

Tabiat deyince akla gelen bir diğer husus da tabiatın felsefe ve din ile olan ilişkisidir. Birçok felsefi ve dini öğretiye göre tabiat ilahi olanın bir yansımasıdır. Yunan felsefesinin idealar kuramı, Hinduizm'in vedanta felsefesi, İslam felsefesindeki vahdeti vücut ve İslam tasavvufundaki "Her şey Allah'ı zikreder" görüşü tabiatın din ve felsefe ile ilişkisine örnektir. Doğadaki her şey, bir yaratıcıya işaret eder. Biz Müslümanlara ise Allah'ı ve onun kudretini hatırlatır. Kur'anı Kerim'de sıkça tabiat olaylarından ve varlıklardan bahsedilir.

Nahl Suresi 10-12. Ayetler: "O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır." Allah’ın yarattığı bu âlem, onun varlığına işaret eder. Zira sanat saniye racidir.

Ayrıca “Kıyamet kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 3/184, 191) hadisi ve Rahmân Suresi 7-8. Ayetler: “Göğü Allah yükseltti ve mizanı O koydu, sakın dengeyi bozmayınız!” ayetleri de doğaya vermemiz gereken önemi vurgular.

Hiç dikkat ettiniz mi? Biz fıtrat kelimesini genelde "fıtrî olarak" diye kullanırız. Peki ne demek "fıtrî olarak"? Doğal olarak demek. Kendiliğinden, yaratılışta var olduğu şekilde demek. Aynı tabiat gibi. İnsan, tabiat ile ahengini ne kadar muhafaza ederse fıtratına da o kadar sadık kalır. Doğayı tahrip etmenin felaketlere yol açtığı gibi insanın fıtratını bozması da içsel düzenini bozar.

Hafızai beşer nisyan ile malûldür. Bu haseple insanın fıtratındaki hakikati yani ölümü unutması haktır. Tabiat, insandaki  kendi fıtratını yani ölümü hatırlatır. Zira tabiatta doğum ve ölüm apaçık bellidir. Çiçeğin açması doğum, yaprakların dökülmesi ölümdür.

Doğadaki her şeyin bir amacı, bir tertibi vardır. Doğadaki düzen fıtrata işaret eder; çünkü fıtrat da Allah tarafından dengeli ve uyumlu bir yapıda yaratılmıştır. Bu nedenle tabiatı gözlemlemek, fıtrata uygun bir yaşam sürmenin yollarını öğrenmek için önemli bir araçtır. Tabiat, insanın kendini ve fıtratını anlaması için bir vesiledir. Ondandır ki insana dair huylardan bahsederken de "tabiat" kelimesini kullanırız.

Günümüzde ise tabiat geçmişte olduğundan çok daha farklı. Ah şu insanlar, ah şu biz! Elimizin değdiği her şeyi mahvettiğimiz gibi Yüce Allah'ın yarattığı bu güzel tabiatı da özellikle sanayi devriminin etkisi ile bozduk, değiştirdik. Biz tabiatın doğallığını elinden aldık. Doğayı yapaylaştırdık. Kendimizi anlamamız için gereken yegâne pusulayı kaybettik. Peki kaybettik diye bitti mi her şey?

Bitmedi. Bu durumu değiştirmek yine bizim elimizde. "...güvercin ayaklarıyla gelen düşünceler yönetir dünyayı," diyor Nietzsche.

Bu yüzden ilk işimiz "Ben doğayı korusam bile bir başkası nasılsa korumayacak" düşüncesini çürütmek olmalı. Fikrimizi çürüttük, gücümüze inandık. İşte şimdi eyleme geçmeliyiz. Küçük bir adımımız asırları kurtarabilir. Zira bir pet şişeyi geri dönüşüm kutusuna atmak demek, doğada yaklaşık 450 yıl boyunca bozulmadan kalabilen bir şişeyi tabiatın dengesini bozmadan kurtarmak demektir.

Damlayan bir musluğu tamir etmek, israfı önleyerek doğal kaynakları korumak demektir. Bugün biri yerdeki çöpü alır, yarın başka biri fabrikasının bacasına filtre takar. Çünkü değişim bir kişiden başlar.


 
                                                                                                     

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi