SORUN
Bir pencere açılıyor
gözlerinde ki,
gözlerini istiyorum karanlığımda
geceler boyu,
soğuk,
tüylerimi ürperten ezanlarda.
Sarkaca bağlı
sarkaca asılı duruyor,
kalemin şafağında
inanmıyorum zamana.
Gençliğimi düşüyorum
kalanı eklesen de
bölünene yetişmiyor zaman
bir dokunuşun var bende,
parmak izlerinde yıkanıyor yağmur
saçlarımdır parmaklarına tutunan
ellerindir alnımı ıslatan
bir de bakışım
her seferinde bakışlarında uyanan.
Parmak uçlarındır
bütün ağrılarımı avutan
yaralarımı kurutan.
Avucunun içinde,
bir çizgide duruyor gençliğim
bilerek saklı bir yara izini,
kıvranan.
Zamansız bir kubbe olabilirdim.
soğuk
tarihsiz
ve taş kokulu.
Olmasam,
yapabilirdim bunu
yıkılmış,
parçalanmış olabilirdim.
Yıkabilirdim bütün duvarları.
enkazlarda kalabilir
yalnız olabilirdim
kafeste bir şehzade kadar
ki öyleydim
öyleyim
kafestim
ve hem şehzadeydim.
Küflü ve karanlık geçitlerde
bekledim,
seni bekledim
yandım ve acıdım sensiz
teninde,
bir rengi isledim.
Tarih öncesi anlatılarda
derviş olabilirdim
denizler kadar susup
derinlerince dinleyen.
Tuza
ve dahi suya
nazireler besteleyen.
Bozkırlarca kuru
ve ama ıslı
ve bucaklı
ve bir kısrağın dahi koşmadığı
kayıp da olsa yılkısız bir kısrak.
Küll’e isyan edip
en önce ve
sorgusuz
kirpiklerinden asılan
cüzz’den taşan
ölse de inadına orada kalan
yalnızca bileklerinde
birer damardan medet uman.
Ve bir gece ansızın
çıkarılıp karanlığımdan
yalnızlığımdan
çeşme başında
sağlam
ve yapılı bir kolun tuttuğu
bir satıra
uzatabilirdim boynumu
kopabilirdi
kafam.
Ben gözlerini istiyorum gidişlerinde gecem
beni bütün tarihimden
hece hece söküşlerinde
ve ötesini istiyorum
gülümseyişlerinde
Tanrısallığa yürüyüşlerinde
hiç bilmeyeceklerini,
ve gizlilerini
tarih öncelerini
istiyorum,
belki veremeyeceklerini.
Kul dahi olamamış kullar yalnızlığına
vaat edilmiş cennetler tüketiyorum
kutsal anlatılarda.
Çoğalıp güçlenebilirim
isyanlarla
cellat,
satır
ve kan kokan uykularımda
ölümler yaratabilirim
en güzel ellerde.
Nefretler ve kinler tüketebilirim
elde meşale
ve köpürmüş atlar kalabalığında
vahşi hayvanlar gibi çoğalarak
ve uluyarak
susturabilirim
sensizlik korkularımı
kanı
tadabilirim damarlarımda
ama en fazla,
bir Tanrı olunur isyanla.
Ben gözlerini biliyorum gecem
adını Nergizlere
adını gizlere
ve örtülü sözlere
söylüyorum her seferinde.
Ben gözlerini biliyorum
açıldığında kalabalık kirpiklerini
ötesini bekliyorum
kapasan gözlerini
kapasan diyorum
bir evliya
bir ibadet kalabalığına dursan
isyanda değil
uykunun kozasında
yalnız bir kelebek olsam.
Gözlerinde
bir pencere açılıyor.
Aç gözlerini
ışık
ancak
böyle uzanıyor karanlığıma
ben yalnız
o pencereden görebiliyorum.
Aç pencerelerini
renkler
gelesi tutmuş baharlar
karanlık
ve soğuk sabahlarda ezanlar
diri yapraklı,
babacan çınarlar özlüyorum.
Aç gözlerini gecem
olmadığında
ağır ağır
kendi karanlığıma giriyorum.