ANI
Giriş Tarihi : 16-11-2023 15:21

Şeytanı Öldürdüm / Necati Küçük

Yazan: Necati Küçük -ŞEYTANI ÖLDÜRDÜM

Şeytanı Öldürdüm / Necati Küçük

ŞEYTANI ÖLDÜRDÜM

Kırsaldaki evimizin yakınlarında büyük bir badem ağacı vardı. Gölgesi, neredeyse bahçenin tamamını kaplıyordu. Dört beş yaşlarında bir çocuktum. Bir gün, o badem ağacının gölgesinde oynarken ağacın gövdesinden gelen bazı garip sesler duydum. İyice yaklaşıp baktım. Ağacın gövdesini kaplayan kalın kabuğun bir kısmı kurumuş ve ağacın gövdesinden ayrılmıştı. Duyduğum sesler o kabuğun arkasındaki karanlık bir boşluktan geliyordu. Kabuğu elimle tutup çektim. Arkasında küçük bir kuş büyüklüğünde koyu renkli bir yaratık vardı. Ben kabuğu kırınca o yaratık meydanda kalmıştı. Hem korkuyordum hem de merak ediyordum.

Elimdeki sopa ile üzerinden bastırmış inceliyordum. Kedininkilere benzeyen kepçe kulakları vardı. Şemsiye gibi açılan kocaman kanatları tüysüzdü. Kırmızıya çalan koyu siyah renkli bu yaratığın siyah boncuk gibi gözleri ve çok çirkin bir yüzü vardı. İnsanı ürperten iğrenç sesler çıkarıyordu. Kanatları vardı ama asla bir kuşa benzemiyordu.

Olsa olsa bu bir şeytandı. Gerçi annem “Şeytan, insana görünmez” demişti ama elimdeki sopa ile üzerinden bastırıp kaçmasına izin vermediğim için mecburen bana görünmüştü. Bütün kötülüklerin kaynağı olan o meşhur şeytanı sonunda yakalamıştım işte. Şimdi sopayla vura vura onu öldürecek akşam eve gidince de annemle babama müjdeyi verecektim. Ne bana ne de başkasına bir daha asla kötülük edemeyecekti.

O yaşıma gelinceye kadar, bildiğim en kötü varlıktı şeytan. Bütün kötülükler onun başının altından çıkıyordu. En kötü, en çirkin şeyler hep ona benzetiliyor, onun adıyla izah ediliyordu. Kendisine uyan insanlara kötü şeyler yaptırıyor, boş tüfekleri dolduruyor, yaramazlık yapan çocukların ağzını yüzünü yamultuyordu. Yatağımızın içerisine ekmek kırıntıları dökülünce gece rüyamıza giriyor, küllüğün üzerine işeyen çocukları çarpıyordu.

Akşam herkes eve toplanınca büyük bir heyecan ve özgüven ile olanları bir bir anlattım. Babam önce gülümsedi sonra hafif sitemkâr bir ifadeyle; “Ah eşek kerata ah!” dedi; “Gece Kuşu’nu öldürdün desene?” Ben hala bir kuşu değil kör şeytanı hakladığım konusunda ısrar ediyordum.

Sonra büyüdük. Yetişkin insanlar olduk. Öğrendik ki; çocuklar altı yedi yaşlarına gelinceye kadar her şeyi somut olarak düşünürlermiş. “Etekleri zil çalıyor” denildiğinde, sevinçten havaya uçan birisini değil, eteğinin ucunda ziller takılı olan birisini hayal ederlermiş. Çocuklarımızı büyütürken soyut kavramlardan ziyade iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğretmeliymişiz.

Bir de doğadaki bütün hayvanları sevmeyi…


Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi