SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 02-11-2024 16:41   Güncelleme : 02-11-2024 18:19

Okumadan Olmaz / İrfan Erdoğan

İrfan Erdoğan -OKUMADAN OLMAZ

Okumadan Olmaz / İrfan Erdoğan

OKUMADAN OLMAZ

Okumuyoruz, okumamak için de kırk çeşit bahanemiz hazır; mesela "zamanım yok, elim boş değil, işim var, başka zaman okurum, artık kim kitap gazete okuyor ki zaten internetten okuyorum…" Çok zorladığında da "git başımdan Allah'ını seversen, başka işin yok mu birader? Zaten derdim başımdan aşkın…" vb bir sürü ipe sapa gelmez bahane uydurmak mümkün...

İstisnaları bir kenara bırakırsak, okumak isteyen istemeyen herkesin, günde en az yarım saat da olsa okumaya mutlaka zamanı vardır. Aksini iddia eden kesin yalan söylüyordur. Bildiğim, planlı ve programlı çalıştığımız zaman kesinlikle okumaya da rahatlıkla zaman ayırabiliriz...

Biliyorum, okuma alışkanlığını kazanmak gerçekten kolay değildir. Bunu peşinen söyleyeyim ancak okumadan da olmaz! Madem okumadan olmuyor, o zaman bunun gerekleri için adım atmak zorundayız.

Nedir o adım?

En azından bazan günlük bir gazete alıp o günkü güncel olayları takip etmek, okumak zor değildir, herhalde… Değilse, böyle bir başlangıç yapabiliriz.

Böyle küçük adımlar attığımız zaman, bu istek giderek büyür ve yavaş yavaş okuma alışkanlığını da kazanmış oluruz işte... Karl Marx boşuna "Büyük şeyler küçük şeylerden çıkar" dememiş işte... Atacağımız böyle küçük bir adım daha büyük işler yapmamıza vesile olabilir. Yeterki kararlı ve samimi olalım...

Okuyup aydınlanma bir yana, hangimizin günlük yaşantısında sabahtan akşama kadar zaman geçirmediği bir konusu, bir olayı yok ki? Hemen hepimiz, her gün bir şeylerle kendimizi oyalayıp dururuz. Madem böyleyse ki böyledir; bu kıymetli zamanımızı okuyup aydınlanmamızda da kullanabiliriz pekala, öyle değil mi?

Ama yok, alışmışız bizi gerileten, çürüten ve zaman kaybettiren şeylerle ömür tüketmeye... Çok hevesliyizdir de… Yediden yetmişe çoğumuz öyle; kadın olsun erkek olsun... Ama iş okumadan, aydınlanmadan söz açıldığı zaman gerekçemiz hazır. "Zamanım yok".

Aslında bununla sadece kendimizi kandırmış oluruz ya; ama yok, işin kolayına kaçmaya da bayılırız...

Halk arasında bir deyim var; "İğneyi önce kendine, çuvaldızı da ele batır” diye... Madem öyle, hadi önce kendime batırayım iğneyi…

Ben 36 yıllık bir fabrika işçisiyim; ama okumadığım günü de günden saymam. Çünkü aydınlanmanın beni ayakta tutacağına olan inancım sonsuz… Gerçekten öyledir. Okuyan insan; bir yıldız gibi, bir ışık gibi parıldar. Okumayan; iki kelimeyi bir araya getirip konuşacağı birşeyi olmadığı gibi, yaşamaktan da umudunu çoktan kesmiştir. Size bu satırları yazmamı bile okumaya borçluyum, anlayın işte... Daha nasıl anlatayım? Okumasaydım yazamazdım. Yani nasıl yazı yazılır bilemezdim; bunu bana öğreten okumaya olan sevgim ve düşkünlüğüm, daha ne olsun...

Sonuç olarak diyeceğim; sağlıklı olarak ayakta durup yarına umutla bakmak istiyorsak, okuyup aydınlanmak zorundayız. Aslında yarınki nesillere de bırakacağımız en büyük miras, aydınlanma mirasıdır; bilen için...

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi