ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 04-08-2023 15:10

Öfkenin Sessizliğinde Kaza / Hüseyin Uyar

Yazan: Hüseyin Uyar -ÖFKENİN SESSİZLİĞİNDE KAZA

Öfkenin Sessizliğinde Kaza / Hüseyin Uyar

ÖFKENİN SESSİZLİĞİNDE KAZA

Berbat ve sinir bozucu bir günü geride bırakmış olmanın rahatlığını hissediyor olsa da her şey yarın kaldığı yerden devam edecekti. Hem öfkesini bir türlü dindiremiyor hem de “Neyse ki kimseye bir şey olmamış.” diye kendisini teselli etmeye çalışıyordu.

“Ah! Başka şeyler düşünmeliyim. Bütün olanları iş yerinde bırakmalıyım.” dedikçe daha çok düşünüyor, zihninde tuhaf görüntüler oluşmaya devam ediyordu… İş yerinde şoförlerden biri kaza yapmıştı. Şoför, sorumlu olduğu kamyonun bakımını zamanında yaptırmadığı için fren patlamış ve kontrolsüz olarak sürüklenen araç kum tümseğine çarparak durabilmişti. Şehrin kenar mahallelerinden birine yakın yol güzergâhında olan bu kazada neyse ki kimseye bir şey olmamıştı…

Kazadan sonra yanına getirilen şoför, olayı anlattı… Kendisi de bahsi geçen güzergâhı biliyordu. Birden kum yığınının az ilerisindeki okul gözünün önüne geldi… Zihninde oluşan görüntünün esiri olmuş, öfkesi kendini boğmaya başlamıştı…

Okulun bahçesinden kaçan topun peşinden sokağa fırlayan çocuk, perişan aile, cenaze töreni ve devamı… Aslında var olmayan bu görüntüler “istem dışı” olarak ruhunu en şiddetli şekilde tetiklemişti.

“Böyle bir sorumsuzluğu nasıl yaparsın?” dediğini hatırlıyor ve sonrasını hatırlamıyordu. Kontrolü kaybetmiş, şoföre saldırmış ve epeyce hırpalamıştı. Çevredekiler kendisini sakinleştirip, şoförü de ortamdan uzaklaştırmışlar ve bir bardak su vermişlerdi.

Suyu içince biraz olsun kendine gelmişti… Soğukkanlı bir yönetici olarak bilindiği için bu kadar büyük tepkiyi kimse beklememişti…

Daha sonra ofiste bulunan kameralardan olanları izleyince kendisi de şaşırdı. Üstelik şoföre “Senin gibi bir pisliği öldüreceğim…” gibi başka sözler de söylemiş ama sonrasında ne sözlerini ne de yaptıklarını hatırlamamıştı… Tereddütsüz şekilde şoförün işine son verdi.
Akşama doğru şoförün kendisi ile konuşmak için geldiğini söylediler. 
“Gelsin.” dedi.

Tekrar karşısında görünce yine öfkesinin boğazına gelmeye başladığını hissetti. Ama bu sefer kontrolünü kaybetmedi.
“Ağabey, çok pişmanım. Çoluğum çocuğum var. Beni işten atmayın. Yaptığımın farkındayım ve yemin olsun ki bir daha böyle bir hata yapmayacağım.” 
“Demek çocuğun var. Ulan sorumsuz herif! Senin gibi başka bir sorumsuz yüzünden çocuğunun başına bir şey gelse ne hissedersin?” diyerek oturduğu yerden kalktı ve şoföre doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı.

“Ağabey, ömrümden ömür gitti, affet.” dedi. Şoförün tedirginliğinin arttığı yüzünden okunuyordu.

Oturduğu sandalyede çaresiz gözlerle kendisine bakan şoförün bu durumu karşısında biraz daha sakinleşti. Şoförü tekrar işe aldı ama çok sert ve kararlı bir ses tonuyla; “Eğer bir daha böyle bir hata yaparsan, yemin ederim seni kendi ellerimle öldüreceğim. Şimdi görevinin başına dön ve bir süre gözüme görünme.” dedi ve masasına doğru yürüdü. Ortamın biraz daha sakinleştiğini gören şoför; “Ağabey zaten öldürüyordun.” diye şaka yapmaya çalıştıysa da pek etkili olamadı.

Şoför ve diğerleri odadan çıkınca yalnız kaldı. Oturduğu koltuğunda geriye doğru yaslandı ve bir süre düşündü. Çocuklar konusunda bu kadar hassas olması ve öfkeden kontrolünü kaybediyor hale gelmesi normal miydi?

İşte böyle bir günün ardından yüklenmiş olduğu “negatifliği” eve taşımamak için yol boyunca epeyce çaba harcadı. Neyse ki karısının bu olanlardan haberi yoktu. Hele o, ofisteki kamera görüntülerini görse, “öfke kontrolü olmadığı,” “bununla ilgili tedavi olması gerektiği” gibi bir sürü şeyi mutlaka söylerdi. Kendisi de bunu bildiği için olanlardan bahsetmeyecek ve gereksiz yere biricik karısını endişelendirmeyecekti...

Arabasını sitenin otoparkına park etti. Henüz tam olarak sakinleşememiş olduğunu düşündüğü için eve çıkmadı. Biraz yürümek istedi, belki havası değişir ve normalleşebilirdi…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi