DENEME
Giriş Tarihi : 17-02-2025 15:40   Güncelleme : 17-02-2025 16:39

O Gün Babam O İzin Kağıdını İmzalasaydı... / Fatma Erinç

Fatma Erinç -O GÜN BABAM O İZİN KÂĞIDINI İMZALASAYDI HAYATIM NASIL OLURDU ACABA

O Gün Babam O İzin Kağıdını İmzalasaydı... / Fatma Erinç

O GÜN BABAM O İZİN KÂĞIDINI İMZALASAYDI HAYATIM NASIL OLURDU ACABA

Fatma her sabah okula giderken bir elinde on beş kiloluk süt güğümü, diğer elinde okul çantasıyla babasının belirlediği bir köşeye süt güğümünü bırakırdı; bıraktığı yerden babası alıp, süt bekleyen müşterilere satsın diye...

Fatma yine her zamanki görevini tamamlayıp okula geldi, 5/A yazan sınıfına girdi. Öğretmeni Fatma'ya; "Kızım, bu izin kâğıdını babana imzalatıp getir, son derse yetiştir." demişti.

Öğretmeni, sınıfın açık penceresinden içeriye "Süüt!" diye bağıran sesi gelen ve yoldan geçen her satıcıyı Fatma'ya; "Bu senin baban mı?" diye gülerek sorardı. Okula bir gün bile gelmediğinden bir türlü göremediği babasını sorardı güya...

Yoğurt ve süt ürünleri yapıp sattıkları dükkânlarında neredeyse bir saate yakın babasını bekleyen Fatma, can sıkıntısıyla düşüncelere daldı.

Müdür yardımcısı olan öğretmeni, Fatma'yı ilk gördüğü gün çok sevip kendi sınıfına almıştı. 
Fatma ilköğretim birinci ve ikinci sınıfı İstanbul Aksaray'daki Fındıkzade İlköğretim Okulu'nda okumuştu. Babasının iş değişikliği nedeniyle taşındıkları semtte, Ayçiçeği İlköğretim Okulu'na gecikmeli olarak başlamak zorunda kalmıştı.

Kendisinden dört yaş küçük kardeşi Emine'nin elini sıkı sıkı tutarak okula geldi. Annesinin birkaç gün önce yazdırdığı okulunda, sınıfını bulmak için çekine çekine okul kapısından içeri baktı. Çocuklar derste olunca tüm okul sessizdi. O sırada "Siz burada ne arıyorsunuz çocuklar; anneniz ya da babanız, yanınızda kimse yok mu?" diye soran, sonradan kendi öğretmeni olacak Hasan Öğretmen’i gördü. Fatma, "Annem yoğurt yapıyor, evde küçük kardeşim var, o yüzden gelemedi. Babam da mahallede süt satıyor. Ben kardeşimle geldim. Annem daha önce kaydımı yaptırmıştı. Ben üçüncü sınıfa geçtim, sınıfımı arıyorum." diye cevap verdi. Öğretmen, "Fatma gel bakalım, kaydın hangi sınıfa yapılmış?" diyerek onları kendi sınıfının yanındaki sınıfa getirdi. 
"Fatma, senin sınıfına daha öğretmenin gelmedi.” dedi.

Öğretmensiz sınıfın gürültü yapan çocuklarına,
"Sessiz olun çocuklar, verdiğim konuyu okuyun. Biraz sonra kontrole geleceğim." diye seslendi. Daha sınıfın kapısından çıkmadan; "Fatma, sen de elindeki kitaptan birkaç sayfa oku bakalım" dedi.

Cumhuriyet Bayramı ile ilgili bir konuyu okuttu. Okuması biten Fatma'ya; “Seni benim sınıfa alıyorum; çok güzel okudun, aferin" dedi. 

Artık üç sene boyunca öğrenim göreceği sınıfına girdiler. Öğretmeni; “Kardeşinle ön sıraya oturun Fatma." diyerek yer gösterdi ve tüm sınıfa onları tanıttı.

Fatma burada üç yıl boyunca temizlik kolu, kitap kolu, müzik kolu görevlerini aldı ve sınıf başkanlığı yaptı. Öğretmeni ona üç erkek öğrencinin eğitim sorumluluğunu vermişti.

Fatma okul dışında -belki ev ortamından, belki de kulaklarının ağır işitmesi sebebiyle- içine kapanık, sessiz, hakkını arayamayan, hassas ve kırılganken, okul hayatında bambaşka biriydi.

Yerli Malı Haftası’nda okula tadımlık getirdiği yoğurt, süt ve tereyağından tüm öğretmenlere tattırıp sipariş almıştı. Hayal dünyası bir o kadar derindi. Belki okuduğu hikâye kitaplarındandır; öyle çok severdi ki okumayı... Harçlığının çoğuyla kitap alırdı. Hele de rengârenk Ayşegül serisine bayılırdı.

Yoğurt satmaya gittiği bakkallarda gördüğü gazetelerden gözünü alamazdı. Vakit nasıl geçtiyse, arkasından merak edip gelen annesinin azarlamasıyla kendine gelirdi.

Kendisine engel olamazdı. Orada burada her yerde gördüğü en ufak yazılı kâğıt parçasını bile okumak isterdi.

Bir keresinde yürürken, yerde gözüne çarpan bir kâğıt parçasında Mevlana'nın yedi öğüdü olan satırları okumuştu. Ne güzel sözlerdi: "Mütevazılıkta toprak gibi, sevgide güneş gibi, kusur örtmede gece gibi olun." idi, hâlâ aklında kalan sözlerden bazıları...

Babasının dükkân kapısından içeri girmesiyle kendine geldi. "Baba, bu kâğıdı öğretmenim sana gönderdi. Okuyup imzalayacakmışsın."

"Nedir bu?"

"Ben de tam bilmiyorum. Her sınıftan bir kişi seçildi. Bu seçilen öğrencileri Devlet parasız okutacakmış."

***

Şu an o gün anlayamadığım, kavrayamadığım, içimde kırılan duyguları; sessiz haykırışlarımı, pişmanlıklarımı, kendime olan kızgınlıklarımı, değmeyen boşa bekleyişlerimi yazmam mümkün değil. Hep yarım kalmış bir uktedir içimde… Neden, niçin sesimi çıkaramadım? Korku muydu, saygı mıydı, neydi bu?

Halbuki kızkardeşim tuttuğunu koparırdı. 
O gün babam o izin kâğıdını imzalasaydı, hayatım nasıl olurdu acaba? 

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi