DENEME
Giriş Tarihi : 18-11-2022 22:29   Güncelleme : 18-11-2022 23:49

O Anlatırken

Yazan: Kenan Gül -O ANLATIRKEN

O Anlatırken

O ANLATIRKEN

Sanki her sabah deli bir dünyaya açıyoruz gözlerimizi. Yüzümüzü dahi yıkamadan kendi sorularımızla bağdaşmayan o uyuşukluk seriliveriyor önümüze.

Nerede 
kalmıştıkla neredeyiz ikilemini yenebilmişsek bir serinlik sarar bedenimizi. Buna bilinç altına sakladığımız adı konulmamış tomurcuklar eklenince biraz daha düzelir sırtımızdaki geceden kalan yorgun eğrilik.

İnsanız ya... Gülümseyerek otururuz kahvaltıya beynimizin içinde somurtkan savaşlara inat.
Zaferi ya da yenilgisinden çok o çayı birlikte yudumlamak önem kazanır. Biraz az, biraz çok...

Bebenizin iştahlı gözlerine bakarken okşarsınız dağınık saçlarını. Zaman hızlı, zaman dilenci... Yetişmek, için haraketlendiğinizde, "Şunu da yiyiver." diyen eşinizin ılık nefesinde kaybolursunuz. Gülümsemek, tadına ulaşmış, çiçek açmaya başlamıştır. Dışarda dağlarca fırtına olsa ne yazar. O kahvaltı masasında her zaman bahar var.

Yorgun olan bedenimizi alırsınız ..
Kapı aralığından güne bakmadan yeniden sevdalanırsınız... Dışarıda pusu.
Beyninizdeki savaşın maceracı yanı alır götürür sizi... Körebe oynar gibi yürümek yerine, saklambaç oynar gibi giriverirsin gündüzün içine. Biraz olgun, biraz çocuk...

Selamlar girer kolunuza. Alacaksız, korkusuz.
Hep beraber güneşe yürümenin rehaveti sarar bedeni. Sonra o kuşkucu soru,
'Bu yol nereye gidiyor??'
Hep ezberinizde olan, peryodik olarak tekrarlanan sıradanlık, farkındalağa bırakmaya başladığında yerini, oldum zannedersiniz. İrkilir, sekmemek, düşmemek için daha da sağlam basarsınız...

Bir yanık sigara kokusu gelir perdeleri aralanmamış evden. Kokunun içine sinen hikayeyi anlama çabanız yenik düşer bilinmezliğe. İsmini koyamazsınız, köşedeki çocuktan kağıt mendil alırken.

Başlayan mesailer, kazılan kuyularda boğar umutları. İçindeki savaş yerini başka savaşlarla savaşa bırakır. Onların cephesinde savunmaya soyunursun onları... Bilerek isteyerek girersin tahta kutuların içine. İsteyerek girersin, omuz verirsin onurlu duruşlarına.

Sonra bir güvercin uçar baş ucundan. Beyazlaşıverir ufuklar...
Gelen ve giden dost.

Naftalin kokulu mendiller, yer değiştirir karanfil kokulu gelinliklerle. Kilitli hikayeler sessizliğiyle devleşir... Bir cümle olur. Binbir cümle olur... Teslim olur aydınlanmaya.

Bitmez. Oldum dediğinde sürpriz bir kalem çizer bildiklerinin üstünü. Adını koyamazsın.

Arkalarda kendi hikayesiyle devleşen kırık banka oturuverirsin soluk soluğa. O anlatırken, seni dinler. O anlatırken sen dinlenirsin. O anlatırken
"Sen sana yeniden evrilirsin."  

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi