DENEME
Giriş Tarihi : 19-10-2022 17:16

Merhamet Ağacı

Yazan: Faik Öcal - MERHAMET AĞACI

Merhamet Ağacı

MERHAMET AĞACI 

Kalbinde sevgi merhamet yoksa dualarımda yer alamazsın, avuçlarımda duramazsın, Merhamet Ağacı’nın dallarına tutunamazsın.

Duamda her daim sana yer vermek istiyorum. Bana yardımcı olmanı diliyorum. Önce kendini, sonra her kesi sevmelisin. Allah her zaman zatını sevdi ve zatındaki sevgi ile seni, yani insanı halk etti. Sevgi olmadan Allah’a ulaşamazsın, Allah ile arandaki dünyevi ve nefsani engelleri aşamazsın, haddi zatında Allah ile aranda hakiki bağlar kuramazsın.

Birini ötekileştirmekle asıl sen kendin kaybedersin. Merhamet Ağacı’nın gölgesinde başkası dinlenmiyorsa o ağaç er-geç yıkılacak demektir. Merhamet Ağacı’nın dallarına özgürlük kuşları konmuyorsa, nefsinin esiri olmuşsun demektir. Merhamet Ağacı’nın toprağı sahici ve hakiki değilse, o ağaç meyveye durmayacak demektir. 

İnsan merhametle yürür, merhametle durur ve merhametle bir başkasını görür. Boynuma indirilmiştir yaftalanmış zamanların baltası artık ne kendimi taşıyabiliyorum ne de başkalarına söz söyleyebiliyorum. Dostumda düşmanımı göremiyorum, düşmanımda dostumu yitiriyorum. Özgürlük ve merhamet arasında kalıyorum. Özgürlüğümden taviz veriyorum merhametli olmak için, Merhamet Ağacı’nın köküne kibrit suyu döküyorum özgür kalmak için.

Ayaklarımın altında karıncalar kaçışıp duruyorlar, nereye gideceklerini bilmeden. Bilmiyorlar ki Merhamet Ağacı’ndan mı kaçıyorlar yoksa Merhamet Ağacı’na mı sığınıyorlar. Muvazenesini yitirmiştir bütün zamanlar, tasavvurunu kaybetmiştir bütün mekanlar. Topyekun mevcudatım can çekişiyordur, karıncalarım yuvalarını bulamıyorlardır. Ben Merhamet Ağacı’nı tanıyamıyorum, Merhamet Ağacı eskisi gibi bana hürriyet şarkıları okuyamıyor. Akşamdan kalmışım, sabaha geç kalmışım. Karanlık kuyularda yitirmişim aydınlık yarınlarımı. Ucuz sofralara sunmuşum açık yaralarımı. Merhamet Ağacı’m kuyunun dipsiz karanlıklara kök salmış. Hiç kimse gül yetiştirmiyor eski rikkatiyle, kadim bir mirasla, yeni bir hevesle. Teneke kutularda yitirildi bütün gül kokulu zamanlar. Teneke kutularda kaldı koynumda taşıdığım annemin rüyaları, duaları ve gözyaşları.

Ağzımda içi geçmiş pas tadı. Ben öleyazıyordum, ötekiler gülüşüp duruyordu. Ben Merhamet Ağacı’nı özlüyordum, ötekiler geçip gidiyordu. Ben Merhamet Ağacı’na ölülerimi asıyordum, ötekiler sözüm ona hayatın tadını çıkarıyordu. Kim ölüydü, kim diriydi? Hiç belli olmuyordu. Merhamet Ağacı’nın altı ve üstü bir olmuştu. Merhamet Ağacı’ndan aynı anda hem tabutlar çıkıyordu hem de beşikler yapılıyordu, hem askeri taburlar yürüyordu hem de rüya tabirleri okunuyordu. Kimse kimseyi tanımıyordu ya da her kes bir başkasının ölüm fermanını koynunda taşıyordu. Aynı kapıdan girip başka kapılardan çıkmanın hikmetinden sual olunmuyordu. Fakat bir hayat kaynağından bin ölüm kuşu, bir ölü toprağından bin hayat tohumu çıkabiliyordu.

Gözyaşlarının dökmezsen Merhamet Ağacı’nın köküne, hatırlayamam seni ne burada bu zamanda ne de başka bir yerde başka bir zamanda.

Kalbimi tutamazsan kalbinle, karşılaşamayız hiçbir zaman Merhamet Ağacı’nın gölgesinde. 

Hayır dilemezsen benim için, Merhamet Ağacı’nın güzel bir söz dalı uzatamam senin için.

Gel buluşalım Merhamet Ağacı’nın altında, her ilkbaharda kuzular analarına kavuştuğunda. Koyunların kalbindeki merhameti yakalayalım, kuzuların ağzına doluşan taze sütle. 

Sonsuzluk kervanına katılalım zamandan ötelere. Mihmandarımız olsun Merhamet Ağacı’nın azat kuşları. Başımızın üzerinde eksik olmasın rahmet yüklü bulutlar. 

Hissedelim her zaman merhametlilerin en merhametlisinin merhametini kalbimizde. Bizi ve bütün Merhamet Ağaçları’nı bir arada tutan o sonsuz merhamet sahibini hatırımızdan çıkarmayalım ki kalmasın yerde hatırımız.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi