ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 30-01-2025 16:32   Güncelleme : 30-01-2025 17:25

Köy Hali / Ahmet Keskin

Ahmet Keskin -KÖY HALİ

Köy Hali / Ahmet Keskin

KÖY HALİ

Birer metre ağaçlar üzerine kurulu çardakta serili minder üstüne yerleşmiş, uzattığı ayakları, çevirme sırıklara dayadığı sırtı ile günün yorgunluğunu atıyordu. Bütün gün tarlada çalışmış, tavı yerinde toprağı sürmüş, zamanıdır diye buğday saçıp ekmişti.

Alta atılan taban gübresi, üstün tabanlanması yormuştu. Her ne kadar traktör sürsede insanı yoruyor, hele bu yaşta işin zorluğu gözünde büyüse de artık sona gelmişti.

- Allah’ın izniyle yarına biter.

Eşi evden getirdiği tepsiyi, üç ayak merdivene geldiğinde yerinden fırlayıp aldı.

- Ben çıkarırdım. 
- Sofrayı zengin tutmuşsun.
- Nesi zenginlik, her günkü gibi.
- Eline sağlık.

Eşi sofra bezini yaymış, kıyıdaki sofra kasnağını açmıştı. O, tepsiyi yöntemince yerleştirdi.

- Suyumuzu da kapıp geleyim. Sen yıkanmak ister misin?
- Yıkandım ben, gerek yok.

O, sofraya yerleştiğinde su destisi ile gelmişti bile.

- Hele bir su koysana.
- Aç karnına su mu?
- Bütün gün hararetlendim.

Destiden doldurulup uzatılan tası besmele çekip dikti. Sonra yemeğe durdular. Kaşıklar tabaklara gidip geldikçe şapırtı ortalığı doldurdu. Yufkadan koparılıp ağıza atılan lokmalar biteviye kaşıkla yemekle takiplendi. Üstüne pekmez tabağından kaşık kaşık alımlarla tatlılanıldı.

- Bu sene bağ olmadı. Pekmez durumumuz nasıl?
- Var biraz. Arada tahin, helva derken kışı çıkarırız.
- Ismail'lerden bal tembihleyelim o zaman.
- Sen bilirsin.

Kasımın bu yumuşak giden havasında çardak keyfi hala devamdaydı.

- Hanım biz yaşlanıyoruz galiba.
- Buna nasıl karar verdin? 
- Bu yıl bu çift işi baya zor geldi. Seneye kendimde umudum yok.
- Yıl yıl daha zor gelecek. Çocuklar.. (Çatılan kaşları görünce vazgeçti.)
- Yarın biter mi?
- Allah’ın izniyle biter.

***

Sofra kalkıp kahvesini getirdiğinde onun kıvrılıp kaldığını gördü.

- Hışt Hüsen.

Gövde kıpırdadı. Zorla göz açıldı.

- Hı
- Kahve getirdim.

Doğruldu. Teneke tepsiden fincanı aldı.
Höpürdeterek yudumladı. Damağını şaklattı.

- Sen bu işi biliyon.
- Yeni yetmemim, kırk yıllık işim.
- Başkasının yaptığı senin yerini tutmuyor.

Biraz gönendi. Sağolu yapıştırdı.

- İmansız gitmesin

Fincanı  yanına bırakıp pakete davrandı.

- İçmesen şu meredi olmuyo mu?
- Olmuyo avrat olmuyo.

***

Kahve boşları ile ayrılırken;
- Akşamın serinliği basıyor, içeri geç istersen.
- Geçeyim.

Ardından ayakkabılarını giyip eve yollandı. Avludaki Yumuk gelip karşısında bir iki kuyruk oynatarak oynamak istedi.

- Bugün olmaz, yorulduk. Sonra...

Anlamış gibi bir iki havlayıp oyunu kesti.

Akşam usul usul gelmiş avluya, kiremitlere yerleşmeye başlamıştı. Bir gün daha akşama kapı kapattırıyor, ortalık sessizleşiyordu...

Editör: Suna Türkmen Güngör

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi