ANI
Giriş Tarihi : 01-12-2023 17:20   Güncelleme : 01-12-2023 17:30

Kadının Adı Yok / Zerrin Bozkaya

Yazan: Zerrin Bozkaya -KADININ ADI YOK 

Kadının Adı Yok / Zerrin Bozkaya

KADININ ADI YOK

Ben, Kız Yetiştirme Yurtları’ndaki kızlar için kurulan Gönüllü Anneler Derneği’ne üyeyim, yani gönüllü anneyim…

Gerçi şu an, Kız Yetiştirme Yurtları’nda kalan çocuklar; ‘sevgi evleri” adı altında aile hayatına ileriki yaşamlarında aşina olsunlar diye, evlere dağıtılıp gözetmen öğretmenler nezaretinde oldukları için bizler, eskisi kadar sık faaliyetlerde bulunamıyoruz ama evlenen kızlarımıza elimizden geldiğince çeyiz, üniversiteye giden öğrencilere destek, kurumdan ayrılıp işe girenler ev açtığında onlara eşya yardımı, evlenen, bebek bekleyen kızlarımıza bebek çeyizi yapıyoruz. Anneliğimiz devam ediyor…

Üye arkadaşlarla, sevgi evlerine de ziyaretlerimiz aynı şekilde devam ediyor.

Bundan altı-yedi yıl kadar önce bir akşam, kızlarımızı yemeğe götürmüştük, bizler de, eşlerimizle beraber katılmıştık.

Yanımdaki sandalyeye genç bir kız gelip oturmuştu.

Oturan genç kızı daha önce hiç görmemiştim. Adını sorduğumda; “Sanem" demişti.

Yurda o hafta içinde gelmişti. Çok iri siyah gözleri, olağanüstü güzel yüz çizgileri ve düzgün bir fiziği vardı. Yemeklere hiç elini sürmüyor, kısa aralıklarla dışarı çıkıp geliyor, üzeri yoğun bir sigara kokuyordu.

Gözleri dalıp dalıp gidiyor, sürekli düşünüyordu.

Soru sormak âdetim değildir ama önce adını sormuştum, sonra da nereden geldiğini. 
Bana Güneydoğu’da bir ilin adını söylemişti.

Daha sonra müdire hanımla görüştüğümde, hakkında hiçbir şey bilmediklerini, konuşmadığını, bir şey anlatmadığını ama her gece yatağında gizli gizli ağladığını öğrencilerden duyduğunu söylemişti.

On beş yaşında, okuma yazması yok, kendini dışa kapamış sürekli düşünen bir genç kız...

Akranlarının gülüp oynadığı, dünyayı umursamadığı, insan ömrünün en güzel çağında, suskun bir genç kız!..

Tabii arayanı soranı da yok.

Aradan epey bir zaman geçti o bize alıştı, biz de onun gizemli hallerine.

Bir gün; "Sanem elişi oya dantel yapabilir misin" diye bir üye arkadaşımız sormuş. O da, boncuklu tülbent oyalarının hepsini yapabileceğini söyleyince, bir uğraşı olsun diyerek Sanem’e malzeme taşımaya başlamıştık.

Çok hızlı örüyor, gayet güzel oyalar yapıyordu. Yüzü gülmeye, konuşmaya başlamıştı.

İşte ancak, ondan sonra hikâyesini öğrendik:
On dört yaşındayken altmış yaşında bir adama on koyun ve bir miktar para karşılığında babası ve amcası tarafından satılmış; koluna bir ince altın bilezik, sırtına bir kırmızı kadife elbise giydirerek yaşlı adamın evine götürmüşler.

Adamın evde iki karısı, sayısını bilmediği çocukları ve Sanem’in ‘’abla’ dediği gelin kızları varmış. Sonrasını da anlatmaya devam etti Sanem;

"Büyük hanımlar bana çok kötü davrandı, bildikleri eziyeti çektirdi, kolumdan bileziği aldılar. En ağır işleri bana yaptırıyor, çocukların kirli bezlerine kadar bana yıkatıyorlardı. Hiçbir işten yüksünmedim, sabahtan akşama kadar ne iş verirlerse yaptım, yeter ki akşam olmasın, o çok pis kokan adam bana dokunmasın diye!

Büyük hanımlar, olur olmaz bahanelerle bir de beni dövüyorlardı. Çocuklar bile, bana çimdik atmadan bana vurmadan yanımdan geçmezdi…

Bir gün, dayanamadım baba evine kaçtım.
Adam geldi, kapıya dayandı verdiği koyunları, parasını geri istedi.

Annem, beni yüklüğe sakladı, babam ve amcam annemin üstüne yürüdüler, illa beni geri vermek istiyorlardı.

Annem; “vermem kızımı!” diye çığlıklar attı, babam ve amcam acımasızca annemi dövdüler.

Babam, neyle vurdu bilmiyorum ama annem yere düştü ve bir daha kalkamadı. Başı kan gölüne dönmüş, ölmüştü.

Polisler geldi, babamı ve amcamı mapushaneye götürdüler, inşallah zindanlarda çürüsün hiç bir daha dışarı çıkamasınlar, çünkü amcamın da kızları var, bana yaşattıklarını o kızlar yaşamasınlar. 
Biz beş kardeştik, her birimizi bir yere yolladılar, kardeşlerim nerede hangi yurttalar bilmiyorum, beni de buraya gönderdiler..."

Rahmetli Duygu Asena'nın yıllar önce söylemiş olduğu gibi; “Kadının Adı Yok!”

(Sanem kuruma geldikten 3 yıl sonra kurumun yemekhanesinde çalışan bir gençle severek evlendi.)

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi