HİKÂYE ve MASALLARIN DİLİNDE İNSAN
Hikâye; insanların doğal yaşamda karşılaşabileceği, karşılaştığı, insanların hayal dünyasının gerçeklerle yoğrulduğu bir anlatım biçimidir. Hikâyenin temel taşlarını yer, zaman, mekan, kişi ve olay örgüsü oluşturur. Hikâyeler insanların yaşamının bu anlamda özetini oluşturur. Anlatılan olaylar herhangi bir köylünün de başından geçmiş olaylar olabildiği gibi; bir bilim adamının yaşam öyküsünü de içerebilir. Hikâyeler, diğer bir tür olan masallardan farklı olarak kişinin dış dünyasının gerçekler üzerinden gözlem ve deneylerle yansıtılmasıdır. Masalların ise gerçeklerle hiçbir ilişkisinin olması gerekmez.
Masallardaki kahramanlar genellikle sınıfsal, ayrıştırıcı, birbirine zıt kavramların bir arada çatışmasını yansıtır. Örümcek Adam, halkın gözünde kahraman, kurtarıcı, iyiliksever olarak görülürken; Joker, halk tarafından uzak durulan, haksızlığın, kötülüğün simgesi olarak görülmektedir.
Hikâyeler her ne kadar insan hayatının, canlıların, doğanın ve evrenin karşılaşabileceği olayları anlatarak daha yakın ve güvenilir olarak duruyor olsa da; çocukların, gençlerin, büyüklerin hayal dünyasındaki tohumları yeşerten masallardır. Sindirella, Pamuk Prenses ve yalan söyleyince burnu uzayan Pinokyo... Hepsinin başından geçen anılar, ilk başlarda kahramanların haksızlığa uğradığı, ancak masalın sonunda iyilerin hak ettiği yere, kötü kahramanlarınsa cezalandırdığın bir sonla biter. Olaya böyle baktığımızda masallar en çok rağbet edilmesi gerekilen tür olmalıydı. Ancak hayattaki gerçekler insanlara Kırmızı Başlıklı Kız, Batman hayalleri kurdurur. Ancak hayatın sonu gerçeklerin anlatıldığı hikâyelerle biter.
“İyi insanlar melek oldu.” masalından ziyade; öldü ve toprağa gömüldü gerçekleriyle karşılaşırlar. Tıpkı yılbaşında insanların Noel Baba, piyango hayalleriyle kendini bir masal kahramanı olarak gece geçirdikten sonra, yılbaşındaki o sabahlara kadar eğlenmenin ardından, soğuk havada kilometrelerce yolda, zor şartlarda çalışmanın gerçeğiyle karşılaşması gibi…
Tüm insanlar, yaşı, cinsiyeti, ekonomik durumu, eğitim durumu ne olursa olsun masallarla yılbaşı dileklerinde bulunur, ancak yılbaşının ertesi günü yine hayatına kaldığı yerden devam eder. Masallarla uyuyan insan, hikâye gerçekleriyle güne uyanmış olur. Tıpkı mavi görünen denize yaklaştığında suyun beyaz olduğunu fark etmesi gibi. Hikâyeler bu yönüyle hayatımızı masallara göre daha berrak yansıtır. Ancak her insan için masal içinde kendini hissetmek, zihnini hayallerle meşgul etmek kaçınılmazdır. Hayali olmayan insanın hikâyesi de gerçek değildir.
Hikâyeleri olgunlaştıran, hayatın içindeki farklı karelerin oluşmasını sağlayan masallardır. Kırmızı bir renk tüm hikâyelerde göze veya nesnel bir şeye tekabül edebilirken; masallarda kırmızı renk bazen aşkı, bazen bir kızı veya bir gezegenin içini yansıtabilir. Bu yönüyle masalların faydalarından ve özelliklerinden bazıları şunlardır:
1) İnsanın hayal dünyasını zenginleştirir.
2) İnsanlara ahlâk dersi vermeyi amaçlar.
3) “Bir varmış bir yokmuş” gibi kalıp cümleleri içinde barındırır.
4) Masallardan iyi – kötü – zengin – fakir çatışması vardır.
5) Masallar toplumun yozlaşmış yönlerine dikkat çekmeye çalışır.
6) Masal kahramanlarının olağanüstü güçleri vardır.
7) Masallar iyi sonla biter.
8) Masalların amacı, dünyadaki barış ve mutluluğun mümkün olabileceğini göstermektir.
Hikâyelerin ise başlıca özellikleri şunlardır:
1) Yaşanmış veya yaşanması mümkün konular işlenir.
2) Olay örgüsü, yer, zaman, mekân ve kişiler hikâyenin temel figürleridir.
3) Hikâyeler konularını günlük yaşamdan alırlar.
4) Hikâyelerin belirli bir konu sınırlaması yoktur.
5) Hikâyelerin kahramanların çoğu toplumsal tabakadan insanlardır.
6) Tarihî, kültürel, toplumsal, bireysel başta olmak üzere birçok konuda hikâye yazılabilir.
7) Hikâyeler insanların hayal dünyasını zenginleştirerek, olaylara farklı bakış açıları getirebilmenin yolunu gösterir.
Hikâye ve masalların ortak noktası insandır. İnsanları anlamaya, anlatmaya çalışırlar. İnsanı ilgilendiren tarihî, kültürel, psikolojik veya sosyolojik her konu hikâyenin ve masalın konusu olabilir. Her iki tür de insanlara, gelecek nesillere bir mesaj bırakmak, dünyayı daha barışçıl bir hale getirmek için kolları sıvarlar.
Okunulan her hikâyeden veya masallardan okuyucular kendine göre bir ana fikir geliştirir. “Savaş ve Barış” kitabını okuyan Fransız İhtilâli Dönemi’nde yaşanan gerçeklere yeniden şahit olur. Keloğlan masalını okuyan okur iyiliğin ne kadar önemli bir kavram olduğunu, iyi insanların başına ne kadar felaketler de gelse masalın sonunda haksızlığa uğrayanın hakkının teslim edildiğini görür. Hem hikâyeler hem masallar toplumların ortak olarak yaşadığı sevgi, barış, zulüm, savaş, kıtlık, iklim krizinin getirdiği sorunlar, küresel ekonomik problemler gibi her milletin tarihsel zaman içinde belirli coğrafyalarda yaşayabileceği konular üzerine eğilir.
Her iki türün de amacı insanlara daha barışçıl bir dünyanın var olabileceğini gerçek ve hayalî duyguları da harekete geçirebilecek şekilde göstermektir.