KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 29-11-2022 23:08   Güncelleme : 29-11-2022 23:15

God Wills İt ya da Deus Volt Haçlıların Bin Yıllık Düşleri

Yazan: Hakan Cucunel -GOD WİLLS İT ya da DEUS VOLT HAÇLILARIN BİN YILLIK DÜŞLERİ

God Wills İt ya da Deus Volt Haçlıların Bin Yıllık Düşleri

GOD WİLLS İT ya da DEUS VOLT
HAÇLILARIN BİN YILLIK DÜŞLERİ

11. yüzyılda Alexios, ölen Süleyman Şahın yerine devlet idaresinin 
başına geçen Kılıçarslan'a Çaka Beyi öldürterek en önemli tehditlerden birinden kurtulmuştu. Ancak, 1071 tarihi Avrupa Hıristiyanlığı  için bir tür kırılma olmuştu. Türkler, Anadolu'da artık kalıcı hale gelmişti. Türk akınlarına direnemeyen Mikail Dukas, Avrupalı Normanlardan yardım almıştı. 

Ancak Norman Dükü Roussel, 
bu yardım karşılığında orta Anadolu'da bir Norman devleti kurma hayaline kapılmıştı. Bu hayalin önüne geçmek isteyen imparator, yine Türklerden yardım almak zorunda kalmış ve Normanlar durdurulmuştu.
Anadolu'da Çaka Bey, hazırladığı donanma ile Bizans'ı tehdit ediyordu. Sisam, Sakız, Rodos ve Midilli adaları onun denetimindeydi ve o dönemin devlet adamlarının bildiği üzere asıl hedefi Konstantinapol idi. Anadolu'daki Türk Devlet varlığı zayıflamıştı. Bizans tahtında Alexios vardı. Süleyman Şah ile Alexios arasında DRAGOS SUYU anlaşması yapılmıştı.

Avrupa'da siyasi ve ekonomik durum karışıktı. Papa 7. Gregorius ile Kutsal Roma imparatoru 4. Heinrcih arasında ciddi bir tartışma vardı. Papa, dinsel hakimiyet ile yetinmiyor Siyasal hakimiyet de hedefliyor ve devlet yöneticilerinin, ayağını öpmesini istiyordu. Avrupa ekonomisi kaygandı. Siyasi iklim bozuktu. İç ve dış göçler, zaten yetersiz olan Avrupa tarımını olumsuz etkilemişti. Normanlar, Fransa'yı zorluyordu. Lombardlar İtalya’yı istila ediyordu. Peçenek ve Macar akınları Balkanları etkilemiş ve tarımsal üretimi düşürmüştü. Slav göçleri Balkanların yapısını değiştirmişti. İngiltere ve Fransa arasında savaş vardı. Kıta içinde ne barış ne de huzur vardı. Topraksız ve aç köylüler, artan suç oranları, nüfus hareketliliği önemli sorunlardı.
Papa 2. Urbanus, bir vaazında Kudüs'ün kafirlerin elinden kurtarılması gerektiğini söyledi. Bu öneriye işsiz güçsüz halkın göstereceği ilginin düzeyinin belki kendisi de tahmin etmiyordu. 

O yıllarda, haçlılar için bir şans olarak kabul edilebilecek durum, Büyük Selçuklu devletinin artık düşüşte olması ve emirliklere bölünmüş olmasıdır.  Papa'nın bu önerisinin katılımcılar için bazı önemli ayrıntıları vardı. Öncelikle İslam Dini onlara yanlış anlatılmıştı. İslamiyet putperestlik olarak tanıtıldı. Müslümanlar büyücü ve şeytandı. İslam dini rastgele ilişkiye izin veriyordu. Hz. Peygamber'e "Deccal" diyorlardı. dolayısıyla, Haçlıların düşmanları aman verilmeden katledilmesi gereken bir kitleydi.

Bunlardan daha önemlisi, bu yolda ölenlerin bütün günahları affedilecekti ve cennete gidebileceklerdi. Bilindiği üzere Hıristiyanlık inanç sisteminde geçmişleri nedeniyle bütün insanlar günahkar olarak doğarlar. Cennete girmeleri zordur. 
Bu sefere katılanların maddi umutları da vardı. İslam ülkeleri gerçekten de bolluk ve zenginlik içindeydi. Katılanlar, altın ve gümüş sahibi edinebilirler ve belki kendi topraklarının bile sahibi olabilirlerdi.

Bugün Haçlılar olarak tanımladığımız bu insan sürüsünün sayısı hakkında verilen bilgiler abartılı ve değişken olmakla birlikte on binlerce oldukları kesindir. Bu insan sürüsü kendisinden olmayan hiç kimsenin yaşama hakkı olmadığına inanıyordu. Kendi 
yazımlarında da zaten bu 
gerçeği inkar etmiyorlardı. Katolikler ve Ortodokslar birbirlerinden nefret ediyorlardı. Her ikisi de Yahudilerin yaşam haklarının olmadığına inanıyorlardı. 

Haçlılar, Avrupa'dan geçerlerken önlerine gelen bütün Yahudileri katletmişlerdi. Roma, Katolikti ve Bizans Ortadokstu. Bu iki kilise anlayışı birbirlerinden öldüresiye nefret ediyordu.Türkleri zaten sevmiyorlar ve putperest olarak görüyorlardı. Haçlıların geçtikleri yerlerde yaptıkları katliamların boyutları inanılmayacak ölçülerdedir. 

Aralarında kimler vardı? Kontlar, Dükler, Azizler, Piskoposlar, Papazlar, Rahipler, Patrikler, zenginler, fakirler, suçlular, idamlıklar, kadınlar ve hatta çocuklar, tüccarlar, fahişeler ve daha pek çok 
insan türü aralarındaydı.

Hepsi de koyu dindar olan bu insanlar hiç bir savaş hukukuna uymadılar. Ele geçirdikleri kalelerde kadın erkek, yaşlı genç demeden çocuklara ve hatta hamilelere bile acımadılar. Hepsini neredeyse bir iştah ve istekle katlettiler.  Antakya'ya ulaştıklarında Kürboğa'nın ordusundaki komuta çatışmaları yüzünden kendilerinin bile şaşırdıkları bir zafer kazandılar ve kendilerini iyice kaybettiler.

Haçlılara göre İsa ve Tanrı böyle istiyordu. 
Onlar için savaşıyorlardı ve savaşırken hepsi "GOD WİLLS İT" yani Tanrı böyle istiyor diyorlardı. Onların dinsel coşkusunu diri tutmaya çalışan din adamları da "TÜRKLERİ GELDİKLERİ YER OLAN HORASAN'DAN DAHA DOĞUYA SÜRECEĞİZ" diyorlardı.

1098 yılında Anadolu'ya itilen bu insan sürüsünün arkasındaki aklın temsilcisi Papa 2. Urbanus ve Avrupalı diğer devlet adamları, Malazgirt'te aldıkları yarayı bu olanaksız düş ile iyi etmeye çalışıyorlardı.

Avrupa'da Haçlılar hakkında yazılmış pek çok eserin çok az bir kısmı dilimize çevrilmiştir.

Ancak dilimize kazandırılmış olan kaynaklardan anlıyoruz ki Anadolu'dan Türkleri kovma hayalleri bin yaşını çoktan devirmiştir. 
Konuyla ilgili akla gelen ilk kaynak Amin Maalof'un "Arapların Gözünden Haçlı Seferleri" dir. Ancak dikkatli okuyan herkesin fark edeceği üzere yazar, Arap Milliyetçiliği yapmaktan çekinmemiştir. Türklerin başarılarını ve hatta zaferlerini bile Araplara mal etmiştir. 

Haçlılar, öylesine zalimlerdi ki Bizans Ortadoksları onların yerine Türkleri tercih ediyordu. Bu insan sürüsü, önlerine gelen her kasabayı, köyü yok ettiler. İnsanları öldürmekle kalmadılar. İşkenceler yaptılar. Aç kaldıklarında insanları yediler. Hamile kadınları öldürdüler, bebekleri mızraklara takıp yediler. Ne Yahudi ne Ortadoks, ne Türk ne de Arap ayırt ettiler. Oysa Anadolu’da yaşayan her dilden ve her ırktan insan Türklerin yönetimi altında mutlu yaşıyordu. 

Buna rağmen pek çok kaynakta Ermenilerin, ve Rumların Türklere  ihanetinden tekrar tekrar söz edilir. Aslına bakılırsa durum sonraki yüzyıllarda da değişmemiş görünmektedir. Bu kaynakların hepsinde yine Türklerin zorlu savaşçılar olduğundan, savaşmaktan kaçmadıklarından vee hukuka aykırı eylemler yapmadığından da söz edilir.

Sonuç olarak Haçlı istilası sırasında Anadolu’daki Türk birliği bu kadar dağınık olduğu halde, istilaya karşı direnilmiş ve bu istila yavaşlatılmıştır. Buna rağmen Arap kaynaklarında Türklerin bu hizmeti göz ardı edilmiştir. Yüzyıllara uzanan etkileri ile Haçlı Seferleri coğrafya insanı üzerinde derin etkiler bırakmış ve Avrupa’yı her açıdan rahatlatmıştır.

Unutulmaması gereken tarihi gerçek ise bazen düşük yoğunluklu olarak sürse de HAÇLI SEFRLERİ hiç bitmemiştir ve de bitmeyecektir. Bize gerekli olan ise bu gerçeği fark edip anlatacak “AYDIN” yetişmesidir. Günümüz Türkiyesinde çeşitli yollarla Haçlı saldırılarını haklı göstermeye çalışan anlayışlar vardır. Görünen o ki son haçlı saldırısını bu millet Mustafa Kemal Atatürk liderliği ile şimdilik durdurmayı başarmıştır. 

Arka planına dinsel anlatıları alan bu zihniyet aslında hiç durumamıştır ve durmayacaktır. Yalnızca kısa aralıklarla güç toplamaktadır.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi