ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 23-08-2024 22:24

Gece Hayatı / Hakkı Yıldıran

Yazan: Hakkı Yıldıran -GECE HAYATI 

Gece Hayatı / Hakkı Yıldıran

GECE HAYATI

Gün içinde hısım, akraba, eş, dost ziyaretlerinin ardından, Gölhisar’ın tek caddesinin trafiğe kapatılıp yayalara açılmasıyla birlikte, kendimi o caddedeki kalabalık insanların arasında buldum.

Şehrin bir ucundan diğerine, oradan da geriye ağır aksak adımlarla bir tur attım. Bu esnada gözüm hep bir tanıdık sima aradı. Göremedim.

Doğup büyüdüğüm memleketimin güzel insanları bana, ben onlara yabancılaşmışım meğer…

Bilindik bir iki kişiyi görmüş olsam da onlar kendi eşi ve dostuyla caddenin kenarındaki, belki her gün muhabbet ettikleri bir kafenin önünde oturuyor gördüm. Yanlarına varma, muhabbetlerini bölme cesaretini kendimde bulamadım.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, eve dönüş yolunda, hâlâ hınca hınç dolu olan meydandaki park kahvesinin boş olan bir masasına, tek başıma oturdum. Biraz sonra garsonlardan birisi geldi. Dört kişilik masayı tek başıma işgal ediyor olmanın verdiği rahatsızlıkla, "Bir çay içip hemen gideceğim" diyerek, garsondan kendime bir çay ısmarlamış oldum.

Oturduğum masanın yanından geçen insanların, yalnız başıma oturduğum yere, sanki gözlerini dikiyormuş hissine kapılarak avucumdaki kızgın bardağın çayını, iki hörpüldettikten sonra hemen orayı terk etme ihtiyacı hissettim. Hoş, oturduğum masanın tam karşısında bir kişi daha yalnız oturuyordu. Ancak! O, nargile içiyordu ve tek başına oturuyor olsa da o masanın hakkını veriyor edasıyla rahattı.

Kalktım. Etrafı kalabalık insanlarla dolu masaların arasından başım önde hızlıca orayı terkettim.

Parkın kuzeybatı yönündeki sapağından evimin yoluna düştüm. Yolda; "Şimdi arkamda bıraktığım o binlerce insandan bir tek dahi tanıdık çıkmaz mı yahu!" diye söylene söylene eve geldim. Hemen kendimi yüzü koyun yatağa attım.

Bir müddet yakınlardan, uzaklardan gelen köpek seslerinden uyuyamadım. Arada bir gece gece gacırdayan saksağan seslerinden ve hepsinin seslerine karışan baykuşunkinden de...

Yaz günü olunca, ovanın yüzündeki bir tarlaya kurulmuş su motorunun sesine ne demeli? Belki motorun yer altından çektiği su boşuna akıyor şimdi. Belkide tarlanın bir bölümü suyla doldu ve birazdan tarla sahibi uykusundan uyanacak. Gidecek. Suyu tarlanın kuru yerine yönet verip gelecek ve tekrar uyuyacak. Bu durum yine belki de sabaha kadar kim bilir kaç kez tekrarlanacak?

Etrafta çöp çatırdasa duyuyordum. Her şey o anda benim uykumun düşmanı olmuştu sanki.

Köpekler sustu. Ben hâlâ yazıyorum şimdi. Ara sıra başımı kaldırıp oturduğum yerden tam karşıma denk gelen doğu yönüne bakıyordum. Küçükalan, Kayacık ve Çavdır'ın ışıkları tam karşımda yıldızlar gibi yanıp yanıp sönüyordu. Güneydoğu yönündeki Yamadı, Uylupınar ve Kargallı köylerinin ışıkları da öyle… Başımı şöyle bir güneye çevirdiğimde ise; güzel memleketimin ışıkları burnumun dibinden başlamak üzere bir başka parlıyordu. Aralardaki minarelerinin de…

Köpekler yine havlamaya başlamıştı. Zaten ne yazacağımı, yazımı nereye bağlayacağımı bilmezine ilerliyordum karalamakta olduğum defterimin yapraklarının üzerinde.

Güneş ha doğdu, ha doğacaktı. Üşüdüm. Uzaktan sanki Murat 124’ün sesine benzer bir taksi sesi geldi. İki ara gazından sonra cayırdadı gitti. Bu arada dikkatim dağılır gibi olunca odaya girdim. İçeriden bir hırka aldım üstüme. Tam yazıma devam edeceğim… Bu sefer ağabeyimin horozu başladı ötmeye. Sonra mahalledeki diğer horozlar karşılık vermeye başladı.

Horozlar, biraz sakinleşen köpekleri yine harekete geçirdiler.  Delirecek insan…

Şimdi de gökyüzünü adeta inleten, gökyüzündeki boşluğu yarıp giden uçak sesi… Bir bu eksikti!

Aman Allah’ım! Bizler uykuda mışıl mışıl uyuyorken ya da uyuyamıyorken nedir bu sesler böyle? Çoğu zaman farkına varamadığımız…


Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi