FIRTINA VE ZAMANSAL GİRDAP
Dizeler, yağmurla selamlaşıyor penceremde,
Sonra fırtınadan bozma bir hava,
Bir tedirginlik yaygınlaşmakta.
Gerilime dönüşüyor, selamlaşmayla başlayan gün,
Ne tuhaf!
Yağmurla taşıyor tava.
Telaş ve koşturmaca;
Bin kilometre taşı savruluyor beynime.
Heceler cama savruluyor,
Bir rüya savruluyor perdeden,
Perde elyaf.
Toplamaya çalışıyorum, bir rüya bile feda edilemez fırtınaya.
Elimde kova.
Neden böyle yapıyorsun, alemlerin Rabbi aşkına?
Savrukluk, ruhumun çerçevesinden taştı güne;
Yokluğundan sebep.
Af düşüyor içime, kocaman bir af!
Korkunca, daralınca oluyor bu hep!
Kafiyelere de sıra gelecek bentlere de.
Korkuyor kalemin ucu, mürekkebi.
Bana da sıra gelecek elbet,
Beni de kuşlar gibi önce ürkütecek
Sonra upuzun tiktaklar ve zaman için bitmeyen süreç.
Fır fır dönüyor akrep,
Bunun adı zamansal ve uzamsal girdap.
Camdan uzaklaşmak çabasında bir böcek,
Bana da sıra gelecek elbet,
Gri bir gölge korkuma gülecek.
Renklerin bazısı somurtkan, bazısı güleç,
Tufan hikâyesi okur musun diyor aynı anda,
Fırtınada,
Kapının önünden tablasıyla geçen, seyyar sahaf?
Kitaplar uçuşuyor havada,
Sayfalar tutulamaz olmanın keyfinde.
Pırlanta mı yazıyor cama yapışan sayfada?
Okuyamıyorum, gözlüğüm hangi cehennemin dibinde?
"Pırlanta mı," diyor sesinin heyecanı tavan yapmış sarraf?
Kovuyorum öfkeyle sarrafı.
Keşke bu tufan sadece seni helak etse
"Defol git buradan!"
Pırlanta yazıyorsa bile benim pırlantam
Ve satılık değil benim pırlantalarım.
İşe yarıyor, kayboluyor şimşek hızıyla.
"Senden sebep peydah oluyor, bu türedi üçkağıtçılar." diyorum,
Niye benden sebep olsun der gibi bakıyorsun yarı kırgın, yarı şaşkın.
Hemen sonra anlıyorsun ne demek istediğimi,
Şuh bir kahkaha bırakıyorsun aynaya,
"Tamam, gülümsüyorum hemencecik." diyorsun da şükürler olsun,
Bir gülüşünle sakinleşiyor fırtına.
Her özleyişim saf,
Bakışın şeffaf,
Uyumalı mıyım şimdi?
Sevecen bir cevap:
"Rüyalar şiirlerini süsleyecekse evet!"
***

















































