EJDERHA, KIZ ve BEN
Haftanın son günü, öğretmenimiz, evde okumamız için sınıf kitaplığından hikâye kitapları dağıtırdı.
O yıllarda bu kadar bol kitap yoktu, okuyacak bir şey bulamazdık, bu hikâye kitapları bize bir ödüldü adeta.
En çok resmi bol olan kitapları severdik, hem resmine bakar, hem okur, dalar giderdik.
İşte o gün dağıtımda bana düşen kitap, Demir adlı bir çocuğun öyküsünü anlatıyordu.
Öykü çok ilgi çekici bir şekilde başlıyordu, bahçede annesi ile sulama işi yapan Demir, suyun içinde küçük bir şişe görür, merakla şişeyi alır, şişenin içinde bir kâğıt görünmektedir, biraz zorlamadan sonra şişeyi açar, şişeden bir genç kız tarafından yazılmış mektup çıkar, mektubu heyecanla okur, kız mektubunda ‘Dereyi takip et, dere seni bana getirecektir, çok zor durumdayım, üç gün içinde gelmezsen ben bir ejderhaya dönüşeceğim’ diye yazmaktadır.
Öykü böyle devam eder gider, fakat burada asıl etkilenen Demir’den çok ben olmuştum, adeta kitapla yattım, kitapla kalktım, hep kafamda Demir, Ejderhaya dönüşecek kız, son üç gün, derenin takip edilmesi vardı.
Hayaller kuruyor, Demir’in durumunu düşünüyor, adeta sahi imiş gibi kıza acıyordum. Bir an önce kızın kurtarılmasını canı gönülden istiyor, Demir’e yardım etmenin türlü yollarını arıyordum.
Bu gün bile bu etki bende var ki, yıllar sonra bunu bir hikâye olarak yazıyorum…