EBRU YAŞAR İLE EDEBİYATIN MELODİSİ
Röportör: Merhaba Ebru Hanım, öncelikle vakit ayırıp bu röportaja katıldığınız için teşekkür ederim. Müzik dünyasındaki başarınız hepimizin malumu; ama edebiyata olan ilginiz hakkında daha fazla şey duymak isteriz. Edebiyata olan ilginizi ne zaman fark ettiniz?
Ebru Yaşar: Merhaba, ben teşekkür ederim. Edebiyata ilgim aslında çocukluk yıllarıma dayanıyor. Küçükken kitap okumayı çok severdim. Müzik benim ana ilgi alanım; ama edebiyat da her zaman yanımda bir arkadaş gibi oldu. Kitapların beni farklı dünyalara götürmesi ve çeşitli karakterlerle tanışmam beni büyüledi.
Röportör: Harika! Edebiyatla ilgili bir projeniz ya da çalışmanız var mı?
Ebru Yaşar: Şu anda üzerinde çalıştığım bir proje yok; ancak uzun zamandır kafamda bir roman yazma fikri var. Özellikle insan ilişkileri ve psikolojisi üzerine yoğunlaşmayı düşünüyorum. Müzik kadar derin ve dokunaklı bir konu. Belki bir gün bu projeyi gerçekleştirebilirim.
Röportör: İlginç bir proje! Edebiyat ve müzik arasında bir köprü kurduğunuzda hangi benzerlikleri görüyorsunuz? İki alan arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?
Ebru Yaşar: İkisi de duyguları ifade etmenin ve insanları etkilemenin yollarıdır. Müzik, genellikle duygusal anları ve deneyimleri melodi ve sözlerle aktarırken; edebiyat ise bu duyguları kelimelerle betimler. Her iki alan da, insan ruhunun derinliklerine hitap eder. Bir şarkı yazarken ya da bir roman karakteri yaratırken, içsel dünyamı ifade etme biçimim benzer… Kısacası, her iki sanat dalı da duygusal bir bağlantı kurma çabası taşıyor.
Röportör: Çok güzel bir benzetme. Yazarlık sürecinde en çok hangi yazar veya kitaplar ilham veriyor? Edebiyat dünyasında sizi etkileyen isimler var mı?
Ebru Yaşar: Edebiyat dünyasında beni etkileyen birçok yazar var. Özellikle klasik edebiyatı çok seviyorum. Orhan Pamuk'un eserleri, özellikle "Beyaz Kale" ve "Kara Kitap", beni derinden etkiledi. Ayrıca, Gabriel García Márquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" romanı, büyülü gerçekçilik anlayışımı genişletti. Bu yazarların dil kullanımı ve karakter derinliği beni oldukça etkiliyor.
Röportör: Orhan Pamuk ve Gabriel García Márquez gerçekten etkileyici yazarlar... Edebiyat dışında, sanatın diğer dallarıyla da ilgileniyor musunuz?
Ebru Yaşar: Evet, özellikle resim ve sinema ile ilgileniyorum. Resim yapmak, bazen bir şarkı yazmak kadar rahatlatıcı olabiliyor. Sinema ise, hikaye anlatımını ve karakter gelişimini başka bir açıdan görmemi sağlıyor. Hem müzik hem de edebiyat gibi, sinema da güçlü bir anlatım aracı…
Röportör: Sanatın farklı dalları arasındaki bu etkileşim kesinlikle zenginleştirici olabilir. Son olarak; edebiyatla ilgili genç yazarlara veya yaratıcı insanlara vermek istediğiniz bir tavsiye var mı?
Ebru Yaşar: Kesinlikle… Öncelikle, tutkulu olun ve yazdığınız şeylerin arkasında durun. Yaratıcı süreçte, kendinize ve sesinize güvenin. Her zaman okuyun ve farklı perspektifleri gözlemleyin. Edebiyat, deneyim ve gözlemle gelişir. Her gün biraz daha yazmak, düşünmek ve öğrenmek, sizi daha iyi bir yazar yapacaktır. Unutmayın ki; her büyük yazar bir zamanlar acemi bir yazardı.
Röportör: Harika tavsiyeler! Ebru Hanım, zaman ayırıp bu keyifli röportajı gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Edebiyat ve müzik dünyasında başarılarınızın devamını dilerim.
Ebru Yaşar: Ben teşekkür ederim. Güzel sorularınız ve ilginiz için minnettarım. Her şey gönlünüzce olsun.
Bu röportaj, Ebru Yaşar'ın edebiyat ve müzikle ilgili görüşlerini ve sanatın farklı alanlarıyla olan ilişkisini keşfetmeye yönelik bir bakış açısı sunar.
Editör: Deniz İmre