KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 10-05-2023 14:22

Bir Kitap: Pentimento / İlker Balkan

Yazan: Işıl Işık -BİR KİTAP: PENTİMENTO / İLKER BALKAN

Bir Kitap: Pentimento / İlker Balkan

BİR KİTAP: PENTİMENTO / İLKER BALKAN

Merhaba arkadaşlar, 
Bugün sizlere Kanon Yayınları'ndan çıkan İlker Balkan'a ait "Pentimento" isimli romanla geldim.

Yazarın daha önce "Kör Kuyu" isimli romanını okuyup incelemesini yapmıştım. Şimdi hemen kitabın ismi ne anlam ifade ediyor onu açıklayayım.

"Pentimento" hem İtalyanca'da "pişmanlık" demektir; hem de bir ressamın yaptığı bir tablonun üzerine bazen kısmen bazen de tuvalin tamamını kapsayacak şekilde yeni sahneler resmetmesidir. Aynı Can'ın yaşamında da olduğu gibi...

Romanı okumaya başladığımda, aylar öncesi izlediğim bir filme gittim. Tıpkı Pentimento'nun kahramanı Can'ın hastalığı gibi bir rahatsızlığı gözlemledim orada da. Rahatsızlık şöyle: Narkolepsinin bir semptomu olan Katapleksi denilen nörolojik bir bozukluk. Güçlü duygular yaşadığında özellikle de neşe, heyecan hastada ani bir felç ve bayılma durumu yaratmakta. Yani burada da özellikle yüksek dozda heyecan yaşadığı anlarda Can normalin üzerinde adrenalin salgılıyor ve ilginç bir şekilde vücudu buna tepki veriyor. Alerji gibi septik şoka sokuyor. Bir nevi zehirlenme, felç türü. Konudan önce bu durumu izah etmeyi uygun buldum. Romanın kaderine ortak oldukça, okudukça içine çeken, insanî duyguları alt üst eden, yalnızlaştıran, düşündüren, dönüştüren ilerledikçe merak içinde bırakan sıra dışı konusuyla heyecanlandıran ama buna rağmen dinginleştiren yapısıyla da artı eksi, tezat hisleri de barındıran bir yolculuk.

Bir kitap, her okurun zihninde yeniden yazılır ve her okurun zihnini kendi eşsiz yoluyla yeniden yazar ya Pentimento da böyle. Her bölüm içimden geçenlerle eşleşir mi diye bir oyunun içinde gibi okudum. Galiba böylesi bir ilerleyiş yazarın başarısından. Okuyucuyu hiç bilmediği bir dansa davet etmek gibi.  Konunun içinde suyun yolunu bulması gibi kâh sakin, kâh hüzünlü, kâh mutlu en çokta umutlu akıp geçtim. Anlatım, seçilen kelimeler ve benzetmeler harika. Huzurun, mutluluğun, aile olma özleminin içinde adeta bu duygulara aç bir gencin yani Can'ın öyküsüne tanık olacağınız bir roman.

Şimdi konusu,
Annesi ile hayatının tamamını geçirmiş olan Can'ın sade yaşamı anlatılıyor. Yıllarca tek arkadaşı Mert'ten başka kimsesi olmayan evlilik dışı bir ilişkinin meyvesi Can'ın can yakan hikâyesini hep sonbahar mevsiminde gibi her defasında yağmurlu bir  sabaha uyanmak rutininde okuyacaksınız. Baba özlemiyle yanıp tutuşan, aile bireylerini tanımaya çalışırken hayatının aşkı İklimle yollarının kesişmesi, büyük sırlarla mücadelesi, verdiği hayati kararlar, duyduğu inanılmaz yaşam öyküsünün zamandan ve kendisinden habersiz ilerleyişi ve kaderindeki ayak izlerinin kritik noktalarındaki cesur duruşu hepsi bu romanda. Ayrıca Can harika resimler yapan doğuştan yetenekli bir ressam adayı. Sivri çıkışlar yapıp, radikal kararlar alma arzusu içinde, tıpkı bir tuval üzerinde duran hayatını gerçekleştirebileceği türde özgür davranıp eski resimleri, kusurlu gördüğü yerleri yok etmek istercesine yeniden boyayıp bir pentimento çıkarıyor. Zihninde bastırdığı düşüncelerin üstüne sahtelerini koyan Can gerçek yaşantısının da bir pentimentoya benzediğini biliyordu. Tüm bu çıkmazlarda fırtınadan sonra ömür güneşi parlayacak mı? Gerçek bir aidiyet hissedebilecek mi? İçindeki o boşluk dolacak mı? Kader denilen  çemberde ne kadar sürüklenecekti?

Canın olmayan tek şeyi geçmişiydi. Sildiği tek şeyde buydu zaten. Kendine doğru bir keşif yolcusuydu artık. Bir pentimentonun içinde kendini kandıran bir yolcu. Sormadan yürüyeceği bir geleceğe ve çalmadan gireceği kapılara talipti. Yepyeni bir hayatı kalbinin renklerinde boyayacaktı. Söz verecekti mutlu olmaya...

Geçmişin, uzağımızda kaldığını düşünüp bir an için rahatlasak da, aslında geçmiş, zamanın kendisinin yarattığı bir durum olarak daima yanımızda, daima yaşadığımız ânın içinde olabileceğini ispatlar. İnsanlığın tek bir karesi bile geçmişin içinde bir yerlerde, kendisinden ve kendisine ait anılardan bağımsız bir birliktelik, bir gelecek, bir bugün tasavvuruna olanak vermez. (say. 249)

Aşk hormonal bir durumdu ve fizyolojik konular fizyolojik çözümlere gereksinim duyuyordu. Ne garip mahlukatız biz insanlar. Bütün bir hayatımızı ufacık bir hormon kitlesinin oyununa feda edebiliyoruz. (say. 173)

Yaşamın zihnimizde birikim yapmak konusundaki ısrarını her zaman aynı olgunluk ya da tepkisizlikle karşılayamıyorduk. Bunların bir kısmını unutmaya, bir kısmını paylaşıp ruhumuzu rahatlatmaya, bir kısmı ile de yüzleşip daima hatırlamaya ihtiyaç duyuyorduk. Canımız yansa da içimizdeki dünyayı düzenlemeden, başka bir dünya kurmadan kendimize, büyük felaketlerden çıkış çok da mümkün değildi. Yalnızca bir aldatmaca olabilirdi böylesi. (say. 173)

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi