KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 08-05-2023 00:21   Güncelleme : 08-05-2023 00:27

Bir Kitap: Çizgide Bir Kukla / Vildan Külahlı Tanış

Yazan: Dilek Altundağ -BİR KİTAP: ÇİZGİDE BİR KUKLA / VİLDAN KÜLAHLI TANIŞ

Bir Kitap: Çizgide Bir Kukla / Vildan Külahlı Tanış

BİR KİTAP: ÇİZGİDE BİR KUKLA / VİLDAN KÜLAHLI TANIŞ

"Çizgide Bir Kukla"  ödüllü öykücü Vildan Külahlı Tanış'ın ilk öykü kitabıdır. 

"Yeryüzündeki bütün aynaları gördüm. Hiçbiri beni yansıtmıyordu."
Borges’in cümlesine atıfla başladığı kitap on iki öyküden oluşmaktadır. 

Şemsiyeli Kadın öyküsünde,
Şemsiyesini hiç bırakmayan bir kadının hikâyesini okuyoruz. Rengârenk  şemsiyeleri olan kadın. Kocası Çetin'e yağmurdan kaçarken araba çarpmıştır. Okuyucu o gün bugündür şemsiyeli kadının şemsiyesini elinden neden düşürmediğini anlamaktadır. Yağmursuz bir havada takside unuttuğu şemsiyesi için uğraşları tuhaf gelmez okuyucuya. Kadının aklına Çetin'in kitaptan okuduğu cümle gelir. "Uçamazsan koş. Koşamazsan yürü. Yürüyemezsen sürün. Ama ne yaparsan yap ilerlemek zorundasın." 

Gömlek Değişimi öyküsünde, 
garsonluk işi yapmak için girdiği mekânda  falcılığa başlayan Fiko'nun hikâyesini okuyoruz. "Sefaya delalet kurbağalar gösterdi bütün gün fincanların dibinde. Atlardan, muratlardan karnı yarılmış balıklardan bahsetti. Köpek başlı, yılan kuyruklu hilkat garibelerini görünce yüze dost arkadan düşman görünenler var diye uyardı karşısındakileri. (s.22)

Uzun Düz Çizgiler öyküsünde,

hastane kokusunu çekiyoruz içimize. Yazarın iç sesinden bir baba hikâyesini dinliyoruz. Zakkuma, sardunyaya, küpeliye, fesleğene benzetilen saksıya dikilmek istenen bir baba. Dünyaya refakatçi olarak gönderilmiş. Yazgısına razı bir anne. Okuyucu babaları saksıya dikmek, uzun, düz, yeşil çizgileri hiç görmek istemiyor.

Yeşil Mürekkep öyküsü İshak Edebiyat'a ithafen yazılmıştır. Mert Nart'ın "Zelenbur'un Sıradan Bir Günü"  kitabındaki Kemal Koton'u karşımıza çıkıyor. Metinlerarasılık tekniğini ustaca kullandığını görüyoruz. “Yeşil Mürekkep” öyküsünde, mektuplar kaleme alınmıştır. Yazdığı mektuplarla okurunun gönlünü alan Kemal Koton’un katlandığı eziyetleri okura hissettirmiştir.

Çatıdaki Delik öyküsünde,
Feryal'in babası ölmüş. Mavi kovayla bütünleşen annesini evden taşınmak için çatının aktığına inandırıp kovayla oyun oynama hikâyesini okuyoruz.
"Birbirlerinin varlıklarını tamamlamak ister gibi yine oradalar. Yan yana." (s.47)
Annesi çatıdaki delik, nereye giderlerse onlarla geleceğini söylüyor. “Gittiğin evin çatısının akmayacağını nereden biliyorsun." (s.52) 

Yazgısını Bekleyen Balık öyküsünde,
Balıkçı Nahit’in oğlu Ali, çaldığı çakmakla sigarasını yakıyor. Tekinsiz. Alabora olan tekneden sağ çıkamayan babayla Nazeni. Küllükte yazan  "Söndürmeden Atınız." Ali'nin yüzündeki tebessümle yaktığı fotoğrafı dünyanın bir gaz ve toz bulutundan oluştuğunu izliyor.

Alo Buyrun Yalnızlar Geçidi öyküsünde, Gazetenin üçüncü sayfasında “Çok mu yalnızsınız? Yalnızlar Geçidi’ni arayın,” (s.62) ilanını gören Rasim Bey'in hikâyesi. Rasim Bey,  “Alo Buyrun Yalnızlar Geçidi,” aramasıyla  "Eş+Evlat" paketinden memnun kalması ve doğru yerde olduğuna inanması. Hayatın öyle fena bir şey olmadığına ikna olması.
"Şu yalnızlık tuhaf şeyler yaptırıyor cancağızım tanımadığım insanlarla mum üfledim bugün koca adama yakışıyor mu deme ses oluyor soluk oluyor insan bir ayak tıkırtısı bir nefes arıyor."

Maydanoz öyküsünde, 
Bir maydanozun  göze batmasıyla başlıyor Ayşegül'ün hikâyesi. "Sanırım yedi yıllık evliliğimizde her akşam yediği maydanozlu salataya bir akşam maydanozun yakışmadığını söylemesi bunun başlangıcıydı. (s.72)
Ayşegül'ü kaygıya düşüren durumlarla ve kocasıyla yüzleşmesi hiç de kolay değildi. Hele kocasının takıntılarıyla iyiden iyiye zorlaşan hayatını düzeltme çabasında. Ayşegül, evliliğinde her şeyi sorun olmaktan çıkarmak için verdiği mücadele son paragrafta içimizi rahatlatıyor." Hoş geldin diyorum yemek hazır salata da yaptım
maydanozsuz."(s.76)

Piyanist Şantörün Ölmeden Evvel Ölümü öyküsünde,
Yazar, Memduh Kutlu’nun öldükten sonra değerinin artacağına inanmaktadır. Kurduğu planıyla okuru hikâyenin içine çeker. Okuru okunan bir hikâye olmaktan çıkarak sinema canlılığıyla izlediği  piyanistin peşinden sürükler. Bir cd, sandalyeler, yanar dönerli bir ceket ve piyanoda bir besteyle sandalyede soluk soluğa Memduh Kutlu'yu izlemekteyiz.

Şeker Anne öyküsünde,
ıhlamur kokulu bir bahçede unutulanlar var. Evlere sığmayanlar. Ömür adayıp da vefa bulamayanlar. Adını huzurdan alan bir evde pencere önlerine kavanoz kavanoz reçel dizen, Ayten Alpman’dan daha güzel Şeker Anne. Yamaç’ın babasının bildiği cevaplar kalıyor zihnimizde.

İki Yabancı öyküsünde, birbirine yabancı iki kadının hikâyesini okuyoruz.Kan bağının da bazen  kardeş olmaya  yetmediğini görüyoruz. 
"Birine yabancı iki kadın neredeyse hiç konuşmadan gidiyordu arabada lastiklerinden sekip amcama vuran taşlar ararım sessizliği bozuyordu." (s.100)

Aziz Bey öyküsünde, okuyucu üstkurmaca, metinlerarasılık gibi teknikleri devam eden Aziz Bey'in hikâyesinde kitabın bitmesini hiç istemiyor. Yazdığı öykü reddedilen, yazamama buhranlarında kurgu arayan, bunalan Aziz Bey'in iç acıtan hikâyesi bu. Eli kalem tutanlara tanıdık biridir, Aziz Bey.
"Yazmak benim için vazgeçilmez bir tutku öncelikle bunu söyleyebilirim. (s.105)

Vildan Külahlı Tanış'ın, öykülerindeki dili dikkat çekicidir. Okuru metne bağlıyor. Cümleleri okuyucuyu yormadan akıp gitmiştir. Dilin inceliklerini ustaca kullanmıştır. Öyküler tekdüzelikten uzak, herkese hitap etmektedir. Hayatın doğal akışında, her yerde görebileceğimiz insanlar karşımıza çıkmaktadır.

Editör: Nezihat Keret 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi