BİR ADIM DAHA ÖTEYE
İstemek. Kalpten istemek, ruhen inanmak gerekiyor demekki bazen. Ellerimizin, kendi isteklerimiz için arşa kalkmasa da ruhumuzun, O'nun huzurunda rükûya gittiğini iliklerimize kadar hissetmek... Evet evet bundan bahsediyorum. Çok isteyince ve Allah'ın kapısını defaatle çalınca, böyle nasip ediveriyor işte. Tüm kâinat bir oluveriyor yürekten isteğinin karşısında.
İstemek yetiyor bazen demek ki. Çok istemiştim jüri üyesi olarak yer aldığım ödül gecesinde olmayı. Ama imkansızdı. Bütün engeller set çekmişti önüme.
Gün geceye devrildi. Gece güne; “merhaba” dedi. Zaman aleyhte işlerken, çaresizlik şerbeti ne acıydı. Her şeyi unutturan eşimin rahatsızlığı, bomba gibi düşüvermişti hayatımızın ortasına. Oradan oraya sevkler, aktarmalar. Karanlık açıklamalar, bitmek bilmeyen yorumlar beynimizi zonklatırken en az riski almaktı akıllıca olanı.
Tüm riskleri kabul etmişken, imzalar atılmışken; Hocamızın bize bir ay süre vermesi, ısrarla düşünmemizi istemesi, araştırma yapmamızı söylemesi manidardı.
Kayıt yaptırıp beklemek üzere eve dönünce, önümüze çıkan bir fırsat aydınlatmıştı yolumuzu. Hiç aklımızda yokken, teslim olmuş, kabullenmişken; mesaj gibi bir mum yanıverdi yolumuza. Ufukta yanan ışık aydınlattı hayal dünyamızın yollarını.
Bir umut çıktığımız birkaç günlük yolda, haftalara uzanan günler, bizi kalbi dualara mazhar kılmıştı. Gün gelip çatmış, heyecan doruğa çıkmıştı. Rahatsızlığına rağmen; “Hadi gidelim. Sami Bey'i de görmüş oluruz. Bana da moral olur" diyen Ali Bey'in teklifine hayır diyemezdim.
Ayağa dikilecek hali olmayan oğlumun ısrarla gidelim demesi, bana olan düşkünlüğü mü, verdiği söz mü bilemedim tabi. Geç de olsa çıktığımız yol, Küçükçekmece Atakent Kültür ve Sanat Merkezi’ne ulaştırmıştı sonunda.
Kapıdan içeri girdiğimde, kırk yıllık dostlarıma kavuşmuş gibi sıcacık bir hava esti ortamda. Herkes ev sahibiydi. Birbirine yürekten sarılmalar, şakalar, muhabbet doyumsuzdu. Zahide Hanım'ın güler yüzü tüm sıcaklığıyla ısıttı ortamı. Daha önceki ödül gecesinde tanıştığımız arkadaşlar ile yeni tanıştığımız arkadaşlar çoktan kaynaşmış, ortamı şenlendirmişti. Büyük eksikliğini hissettiğim sevgili Ayfer Hanımı görememek, üzdü açıkçası.
Kokteyle yetişemesek de program başlamadan varmıştık. Salona geçilip program akışı başladığında, heyecan doruğa çıkmıştı. Şehitlerimizin yadı için bir dakikalık saygı duruşu ve ruhlarına Fatiha okuyarak başlamak manidardı. "İlk deneyimim" diyen Turan Bey, profesyonel bir sunumla geceye renk kattı.
Tam bir şiir gecesiydi. Katılımcı arkadaşlar bir bir şiirlerini okurken ödüller de sahiplerini buldu. Birinci olan şiir vefayı öyle güzel anlatıyordu ki. İkinci olan "Boşverin" şiiri, hayatta birçok şeyin boş verilmesi gerektiğini vurguluyordu. Mehmet Beyazyol adına yeğeni ödülünü aldı. Tabi ki benim favori şiirlerimden olan ve üçüncülük ödülü alan şiir, dergiden tanıdığımız Necla Polat Hanım'ın olması ayrı bir gururdu doğrusu.
Mansiyon ödülünün ardından, Gazze konulu şiir ödül almasa eksik kalırdı. Gazze, kanayan yaramız... İçimizi yakan bu kıyım, göz ardı edilemezdi.
Bir adım daha öteye gidebilmek için her gün çıta yükselten Sami Bey, yeni yeni projelerle gündem oluşturuyordu. Ardı arkası kesilmeyen müjdeler birbirini kovalıyordu.
"Truva Edebiyat Dergisi Geleneksel Sekizinci Öykü Yarışması"nın müjdesini, derginin duayeni Serhan Bey verdi. Truva da durmak yoktu. "Her güne bir damga” mı olmalı slogan bilemedim şimdi.
Nihayet gece sona ermiş, sevdiğimiz arkadaşlarla ayrılık vakti gelmişti. Hamiyet Hanım'ın annesi ve babası geceye damga vurdu. Belli ki sıcaklığını onlardan almış. Ayrılmak istemeye istemeye vedalaştık tüm can dostlarla. Veda ayrı bir hüzün olsa da yeni bir ödül gecesinde buluşmak dileğiyle ayrıldık bir bir. Sımsıcak bir gecenin, ölümsüz anıların arasında yer alması kârımızdı. Sevgi ve saygının daim olması dileğiyle, bir daha buluşma temennisiyle hüzünle ayrıldık.
2024 Truva Edebiyat Dergisi 1. Şiir Yarışması Ödül Gesesi İstanbul Küçükçekmece Belediyesi Atakent Kültür ve Sanat Merkezinde 26 Ekim 2024 Cumartesi Günü Yapıldı