DENEME
Giriş Tarihi : 13-08-2022 09:07   Güncelleme : 17-08-2022 00:36

Beklemek de Sevdaya Dâhil

Yazan: Gülce Yılmaz - BEKLEMEK DE SEVDAYA DÂHİL 

Beklemek de Sevdaya Dâhil

BEKLEMEK DE SEVDAYA DÂHİL 

Bir otobüs durağı,  sırt çantası ve kulağımda bilindik bir ezgi, yanımdan hiç ayırmadığım sarı saman kâğıtları, ucu yenice açılmış kurşun kalemim... Gidenler, gelenler, geride kalanlar, yarısını bırakıp gidenler, yarım kalanlar.... Oldum olası veda etmeyi sevemediğim, veda etmeyi bilemediğim gibi bir hakikati de bir kenara not düşerek başladım yazmaya. Öyle zamanlar var ki kalemin kelamına hükmedemez,  yenik düşer ya hani; yazdıkça büyür hissettiklerin, hani yazamadıkların yaş olur akar gözlerinden.  Allah’ım derim hep! Ya gönlüme denk birini koy gönlüme ya da gönlündekini kaderime yaz. Yahut mesul tutma verdiğin derdin ağırlığına isyanımdan.

Yollar, yıllar, gidenler, gelenler, gelmeyenler, gelemeyenler... Sanki insanlar yolları değil de yollar insanı yürüyordu. Nereye gittiğini,  kime gittiğini bilmeden…  Sahi bilsem ne değişecekti. Bunu da atlatırdım elbet, bu da geçerdi lâkin zamanı vardı. Ah masum çocukluğum, en masum yanım hangi hayalin peşinde yitirdim ki seni? Ne ara kaybettim içimdeki sonsuz güveni,  sonsuz merhameti. Yaralı bir kuşa bile merhamet edemeyecek noktaya ne ara geldim ki? Asla gitmem diyenler veda dahi etmeden gittiler. Geride nasıl bir enkaz bıraktığını merak dahi etmediler. Kabul edelim ki büyümek hepimizi incitti. İncindim,  kırıldım,  paramparça oldum da çiçek açmaya devam ettim bir gün dönme ihtimaline karşı.           

Gitmek kolay diyorlar, peki için kaldıysa gittiğin yerde.  Sesin soluğun, nefesin kaldıysa, aklın kaldıysa gönlün kaldıysa… Bedeninin terk eylediği coğrafyada ruhun kaldıysa…  Gitmiş olur musun yine?  İnsanlar konuşur, hep konuşur. Bilen de bilmeyen de seven de sevmeyen de... Hep konuşur. Gidene mi kolay kalana mı? diye... Aslında mesele ne gitmekte ne kalmakta mesele sevmekte… Gidene değil, kalana değil, sevene zordu vedalar. Giden de unutur kalan da seven yarım kalır. Giden gitti, bilmem sevdi bilmem sevmedi, bilmem unuttu bilmem unutmadı lakin ben yarım kaldım.  Yarına atamadığım adımlarım da yarımlığımdandı anlamadılar.            

Ahmed Arif 'in de dediği gibi "Belki de kırgınlığım kendime." Bütün bir geceyi bir coğrafyayı baştan başa bir otobüs koltuğunda geçirmişsem kulağımda aynı türkü bilmem kaçıncı tekrarını yapıyor ise şayet kime ne denirdi, kime kırgın olunurdu kendimden başka.  En çok darda kaldığımızda,  bir çıkış yolu bulamadığımız zamanlarda hayırlısı dökülüveriyor ya dilimizden ve seni de benim karşıma çıkaran kaderin de bir bildiği vardır elbet. Gelenin de gidenin de kalanın da ve hiç gelmeyecek olanın da bir bildiği vardır elbet.  Bütün bu hengâmenin, bunca yorgunluğun içinde tek kırgınlığım kendimeydi...       

Her yara kitap ayracı gibi durur hayatımızda, nerede kalmıştık deriz, devam ederiz yaşamaya.  Kimse hasretten, ölmüyor elbet, kimse acıdan ölmüyor. Acı geçiyor elbet, acı geçecek, acı çekmiş olmak geçmiyor. Hiçbir acı ilk günkü kadar taze değil ilk günkü kadar can yakmıyor bu da bir gerçek. Dilime dolanan bir cümle var tam da şu günlerde, bir kapı kapanır bir kapı aralanır. Sen sana evindeymiş gibi hissettireni unutma. Dünyanın cenneti neresi diye sorsalardı şayet yanındır derdim eskiden artık yaralarımdır diyorum. Senden ziyade, sana dair, bana dair en çokta sevdaya dair yaralarım...         

Bir otobüs durağında gelip geçen insanların hüznüne şahitlik ederken başladığım yazının başka bir otobüs durağında bir bardak çay ve simit bir de kendi kimsesizliğime şahitlik ederken noktalıyor olmanın da burukluğu var üzerimde. Kulağımda hala aynı türkü;  "Yâr hasretine doydum, gün üstüne gün koydum, sevdam dönersin diye sol yanımı boş koydum."  Hem ne diyordu Nazan Bekiroğlu: " Geleceksin biliyorum, gelmeyecek olan böyle beklenmezdi." Hem sadece özlemek değil beklemek de sevdaya dâhil. Uzun uzun yollarda sevdaya dâhil. Kalana, gidene, gelene, gelmeyene, en çok da yarım kalmış olana selam olsun.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi