BABA
Sır dolu tekerlemelerini yanına alıp,
Sessizce gidiverdin bilinmeze.
Ben kendime ait cümlelelerimi,
Çocuğumun sevgi dolu bakışlarında ararken,
Cam kırıkları artık canımı yakıyor baba.
Yok,
Hiçbir taş ses vermiyor.
Kunduramın yama tutmayan yeri kangren
Ve
Bordasında gölge yazan ahşap tekne,
Sürgit akşamlarımda güneşle yarışmıyor.
Sen gittin,
Yusufçuklar bıraktın karanlığı aydınlatan.
Işığın altında,
Gök kubbenin gizemli "sus"ları indi,
Yüreğimin taşlaşmış yanına.
Ben mi daha ağırım, ağıtlara kundaklanmış?
Kendini taşımaz mı bu beden?
Yorgunluğum kelimelerden de ötede.
Sen gitmedin baba!
Minik bir sapandın oğlumun parmaklarında,
Kızımın kucağındaki rengarenk bez bebek
Ve
Benim eksiltmeyen rüyalarım oldun.
Karabasanlara gebe gecelerimin
Her batışında umut doğuran sabahı gibi
Hiç bırakmadın örselenmeye alışkın duygularımı.
Keşke
Bir kez çizebilseydim,
Demirin içine hapsolmuş resmini.
Orda kurulsaydı aymazlığımın mahkemesi.
Küskünlüğümün acizliği yargılansaydı.
Keşke,
Sen hep sussaydın.
Ben tek başıma yüklenseydim ayıplarımı.
Şimdi
Her yanım acıyor desem neye yarar?
Kaç kahraman eskittim yokluğunda,
Yerini tutmayan?
Kaç kışa teslim oldum, sen gibi ısıtmayan?
Desem,
Desem, gün görür mü, alıp götürdüğün tekerlemeler?
Yeniden sarar mı çocukluğumu,
Nasıra bulanmış görünmez eller?
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz.