BABA DÜZ YAZIDIR, ANNE ŞİİRDİR: AİLE İÇİNDEKİ FARKLI DİLLERİN HİKÂYESİ
Hayat, bir anlatıysa eğer, baba ve anne bu anlatının iki temel dilidir. Birinin dili düz yazı, diğerinin ise şiir gibi akar. Bu iki dil, birbirini tamamlar ancak birbirinden tamamen farklıdır. Baba, genellikle mantıkla, düzenle, çözüm arayışıyla var olurken, anne bir duygunun, bir sezginin izinden gider; onda bir incelik, bir zarafet, bir belirsizlik vardır. Baba, hayatı düz bir yazı gibi, kurallı ve belirli bir yapıda anlatırken, anne hayatı şiir gibi, anlamları katman katman açığa çıkararak, çoğu zaman bir bütün olarak algılanamayan bir biçimde anlatır.
Baba, her şeyi kelimelere dökerek açıklar. O, genellikle net, kesin ve öğretici bir yaklaşımla hayatı anlamlandırmaya çalışır. O, düz yazıdır çünkü tıpkı bir düz yazı gibi düşünceleri doğrudan ifade eder, anlatmak istediklerini sırayla ve genellikle mantıklı bir sıraya koyar. Baba bir kılavuzdur, bilgelik ve sorumluluk duygusuyla hareket eder. O, her şeyin bir nedeni ve sonucu olduğu bir dünyada var olur. Düz yazının diline benzer bir şekilde, babalar da çoğunlukla olaylara çözüm odaklı yaklaşır, gerektiğinde yol gösterir, gerektiğinde sınırlar çizer.
Anne ise farklı bir dil konuşur. O, hayatın anlamını ararken bazen kelimelerle, bazen duygularla konuşur. Anne, şiirdir; bazen anlamı en iyi şekilde anlatan şeyi doğrudan söylemek yerine, bir metafordur, bir arketiptir. Anne, tıpkı bir şiir gibi, duyguların ve düşüncelerin içinde kaybolur. Şiir, doğrudan bir mesaj vermez; okurun ruhuna, zihnine dokunur. Anne, sevgisini, endişesini, mutluluğunu kelimelere dökerken genellikle çok daha soyut bir dil kullanır. Onun bakış açısı, dünyayı sadece gözlemlerle değil, duygularla da algılar. Anne, kelimelerle değil, duygularla konuşur; bazen ağlar, bazen gülerek anlatır, bazen de susarak çok şey söyler.
Bu iki dilin karşıtlığı, bir bakıma yaşamın kendisinin bir yansımasıdır. Baba, hayatın somut yanını simgelerken, anne onun duygusal, soyut yanını temsil eder. Babalar daha çok gerçeği yansıtırken, anneler hayalleri ve duyguları yansıtır. Baba, hayatta doğruyu ve yanlışın sınırlarını çizerken, anne bu sınırları bazen bulanıklaştırır çünkü şiir bazen sınırları siler, duygulara yer açar.
Ancak bu iki dilin bir arada varlığı, aileyi bir bütün yapan en temel unsurdur. Düz yazı ve şiir birbirinden çok farklı olsa da, birlikte bir anlam oluştururlar. Birinin eksikliği, diğerinin gücünü kaybettirir. Baba ve annenin dilleri birleştiğinde, hayatın anlamı derinleşir ve daha zenginleşir. Baba hayatı düz yazının netliğiyle anlatırken, anne hayatın duygusal derinliğini şiirin soyutluğu ile ortaya koyar.
Sonuç itibarıyla "Baba düz yazıdır, anne şiirdir" söylemi, hayatın en temel ilişkilerini anlatan bir metafordur. Baba, hayata düzen ve mantık katarken, anne duygularla, sevgiyle hayatı anlamlandırır. Birinin dili diğerini tamamlar, bir arada varlıkları ise insanın en değerli deneyimlerini oluşturur: hem mantıklı hem de duygusal hem gerçekçi hem de hayalperest bir hayat.