AŞKA
soluksuz
sancısız
yazıyorum
bir yaprak kopartıp tarihten
kader diyorlar sevgilim
ama bilmiyorlar kalemin hayâli gerçeğe
gerçeği vuslata çevirdiğini
kaç yüzyıl öncesiydi
bir bardak su
dökülen ellerimizden
rayihamız karışmış
bırak çatlasın “nar”ım
bırak ”yar”
daha da ısıt soluğunu
içime başlasın göçlerin
ahh ellerin
tütün çiçekleri eker çillerin üzerine
kirazlarım uyanır mevsimsiz
tutar beyaz güvercinlere anlatır bizi
ne çok konuşur
bilmezsin saçların gözlerin
sustur
yangından yeni çıkmışım
Akdeniz’i taşırım gövdemde
bırakma dudaklarını taşıyamaz
güllerin yaprakları
birazdan yağmur olurum
Toroslara
susalım mı biraz
bırakalım koşsun dörtnala üzerimizde
kısraklar
yeleleri yüzümüze yüzümüze
bakma sus dediğime
üşümesin nefesin
sarı sıcağıma bir peri tozu
cennete dönsün Havva
bîat etsin elmalar
hangi rüyanın tefsiri bu
gümüş gagalı
ebabil ölürken ellerimde
kırmızı dile gelir
yeşil bir muştuyu söyler
üç kere
üç kere “can”a gelir
dağımdan düşer parça parça
ve mümkün değil derken
diz kapaklarında ıtırlı bir dua
ilişir gözlerime
“senin için zikirdeyim diz kırdım yüzün sürdüm
‘aşk’a"