ALİ RIZA NAVRUZ İLE ŞİİR ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Truva Edebiyat Dergisi adına Zeki Fidan'ın, yazar, şair Ali Rıza Navruz ile Söyleşisi:
Zeki Fidan: Bu dönemde eline kalemi alan "şiir adına" edebi değeri olmayan bir şeyler yazıyor. Bu hususta neler düşünüyorsunuz?
Ali Rıza Navruz : Öyle olduğunu düşünmekte haklısınız galiba… Günümüzde okumaktan çok yazma hevesinde olunuyor nedense. Şiir için gerekli donanım ve altyapı olmayınca da, bazı kaygılardan azade duygular dökülüyor ak kâğıda. Böylece ortaya çıkan bir ürün elbette ki bir haz vermez okuyucusuna, vermiyor da zaten! Özenti ile değil özenle yazan şaire hasretiz.
- Sanat âleminde sanatçılar eleştirilmeye pek tahammül edemezler nedense, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Eleştiri gerekli midir, eleştiri de hedef ne olmalı?
Kendimizi Eleştirmekten Korkuyoruz
- Aslında sanatçılar eleştiriye açık olmalı diye düşünüyorum. Hatta eleştirmenden önce kendi eleştirisini kendi yapmalı derim. Konuyla ilgili Doğan Hizan'ın Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir yazısı vardı: “Kendimizi eleştirmekten korkuyoruz. Başkalarının eleştiri hakkı da bu korkaklığımızdan doğuyor.” Toplum olarak eleştiriyi hep olumsuz olarak algılıyoruz nedense? Şunu bilmeliyiz ki eleştiride hedef; sadece yanlışların ortaya konması değil, doğruların da söylenmesi olmalıdır. Eleştiriyi yapan kişi yanlışların karşısına öneriler sunmalıdır. Ayrıca eleştirmen, sadece uzmanların anlayabileceği dilden de uzak durmalı diye düşünüyorum. Bu arada bazı şartlarda sanatçının tahammülsüzlüğünü de hoş karşılamayız. Çeşitli amaçlarla bu konuda kalem oynatanlar da vardır. Bu tür eleştirilere de “eyvallah” demek, sanatçının kendisini inkâr etmesi demektir…
- 20 Temmuz 2015 tarihinde yayınlamış olduğunuz “Deliban” isimli şiir kitabınızı okudum, farklı tarzda şiirleriniz dikkatimi çekti kitapta. Sizin vezin olarak belli bir tarzınız yok mudur?
Bende Böyle Bir Takıntı Olmadı
- Bazı şairlerimiz aruz, hece ya da serbest vezinden birisini seçmişlerdir kendi şiirleri için. Hatta kullandığı veznin ismiyle anılan şairlerimiz vardır. Bende böyle bir takıntı olmadı şükür. Aslında şiir, kendi yatağını kendisi seçer doğuşta. Şairin zoraki açacağı kanalı kabul etmez. Yani şiirin kendisi belli eder hangi vezinde yazılmak istediğini ve şairini o yönde yazması için adeta zorlar. Ben de bu düşünce içerisinde her üç vezni de çok rahat kullandım ve kullanmaktayım şiirlerimde.
- Şairliğiniz yanında düz yazı çalışmalarınız da var. Bu çeşitlilik sanat hayatınızı nasıl etkiliyor?
- “Bir sanatçı, sanatı dışında başka alanlara girmemeli” gibi bir söz vardır. Hatta bu tür çeşniler, asıl uğraşının kuması gibi görülür. Bence yanlış bir kanıdır bu... Bir şairin nesir türü yazıları, şiiri disipline etmesi açısından oldukça faydalıdır. Üstelik şaire bir alt yapı da kazandırmış olur... Sözle ifade edilemeyen duygularını şiir olarak ortaya koyan şair, sözle ifadesini de nesirleştirmiş olursa bunun kime zararı olabilir ki?.. Bu konuda örnek olarak Necip Fazıl’ı gösterebiliriz. Şiirden romana, romandan tiyatroya, tiyatrodan felsefi konulara kadar her alanda mükemmel eserler vermiştir.
- Sanata ve sanatçıya karşı Kayseri’nin tutumu nasıldır bir özetler misiniz bizlere?
- Hilmi Ziya Ülken der ki; “Kayseri’de sanat tüccarın sermayesidir.” Bu söz herhalde her şeyi ifade etmeye yetiyor. Açıkçası Kayserili kullanmadığı şeye değer vermiyor. Hilmi Ziya Ülken'in sözünü şöyle de anlamlandırabiliriz aynı zamanda; "Edebiyatın hemen her dalı Kayseri halkının sermayesine bir katkı sağlamıyorsa yok mesabesindedir." Ne yazık ki bu samimi bir itirafımdır, iftira değil…
- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- Şiir var olmamızın can suyudur diyebilirim ben. Bu suyu yok saymak gelincik yüzlü gençlerimizi kurumaya terk etmek, ruhlarını gıdasız bırakmak demektir. Gençlerimizin gelişmesinde ruhi denge ve disiplin sanırım ön planda gelir. Bu balansı sağlayacak alansa şiirdir işte... Çünkü şiir güzelliğin sembolüdür. Balansı düzgün olan bir toplum tabii ki düzgün ve güzel davranışlar sergileyecektir.