ADA’NIN YÜKSELİŞİ: BİR HAYALİN PEŞİNDE
Ada'nın tek hayaliydi başarılı bir insan olmak. Çünkü hayatı boyunca hep başarısızlıklarla anılmıştı. İlkokuldan üniversiteye kadar hiçbir alanda elle tutulur bir başarı elde edememiş, sanki bir baltaya sap olamayacak, asla iyi bir işe yaramayacak bir kız olarak görülüyordu.
Ne yazık ki Ada'nın annesi ve babası da bu düşüncelere sahipti. Kızlarının bir hayat kurmasını, kendi ayakları üzerinde durmasını çok istiyorlardı ama bir yandan da ona acıyorlar ve bu durumu Ada'ya fazlasıyla hissettiriyorlardı.
Haksız da sayılmazlardı belki; Ada otuz yaşını geçmek üzereydi ve bu yaşa kadar kayda değer bir başarı elde edememiş olması, ilerleyen yaşlarda da bir şey yapamayacağı fikrini pekiştiriyordu. Ada da artık insanların haklı olduğunu düşünmeye başlamış, "Neden hep başarısız oldum?" diye kendini sorguluyordu. Hayatının geri kalanını daha iyi ve takdir edilen bir şekilde geçirmek, üzerine yapışan "başarısız" ibaresinden kurtulmak istiyordu.
Dönüm Noktası: Edebiyatın Gücü
İşte tam bu noktada, Ada yetenekli olduğu alana yönelmeye karar verdi. Hep kitap okur, aynı zamanda güzel şiirler yazardı. Bu doğuştan gelen yeteneğini geliştirmek için, üçüncü sınıfta terk ettiği edebiyat fakültesine geri döndü. Amacı hem öğretmen olup edebiyat derslerine girmek, hem de iyi bir şair ve yazar olmaktı. Artık boş geçireceği tek bir saniyesi bile yoktu.
Yolu uzun ve meşakkatliydi. Çünkü etrafında ona "Yapamazsın, edemezsin, vazgeç bu sevdadan," diyecek çok kişi olacaktı.
"Daha önce başarısız oldun, yine başarısız olacaksın," diyenlerin sesleri kulaklarında yankılanacaktı.
Ada'nın bu insanlara karşı kör, sağır ve dilsiz olması gerekiyordu. En başta da, kötü niyetli olmasalar bile, annesi ve babası desteklemeyeceklerdi; kızlarının başarılı olacağına dair inançları yoktu. Ama Ada'nın ilk defa bu kadar kararlı ve azimli olması, zamanla olumsuz düşünen bu insanların fikirlerinin yanlış olduğunu onlara fark ettirecekti. Ada, bu zamana kadar neden beklediğine bile şaşkındı. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini ve ne kadar acımasız olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu.
Azmin Zaferi
Eksik olduğu bütün konuları tekrar tekrar çalıştı. Şiir yazmaya hiç ara vermedi; aniden alakasız bir yerde ilham gelse, hemen oturur bir şiir yazardı. Kitap okumayı ve yazmayı da asla ihmal etmezdi. Çalıştıkça, zamanı doğru kullandıkça başarabileceğini gördü. Artık ömründe feda edeceği, boş harcayacağı bir günü bile yoktu. İnsanların tüm baskısına rağmen derslerinde büyük bir başarı elde etti.
Sıra atanması için çabalamaya gelmişti ve bu sürecin de çok zorlu olacağı belliydi. Ancak Ada bu duruma hazırdı. Nihayet, yoğun bir çalışmayla derece yaparak, hatta birinci olarak atandı! İlk defa bu kadar azimli olup, hayatında böylesine büyük bir başarı elde etmişti. Ada artık çok donanımlı, yetenekli bir edebiyat öğretmeniydi. Şiir kitabı da çıkmış, romanı ise bitmek üzereydi.
Yeni Bir Başlangıç ve Miras
Ona inanmayan, başarısız gören annesi ve babasını da her yere gururla yanında götürüyordu. Ada'nın şiirleri her yerde okunur olmuştu. Annesi ve babası sokağa çıktıklarında, artık insanlar onları "Kimi yazarın anne babası," "Kimi şairin," "Kimi öğretmenin anne babası," diye parmakla gösteriyordu.
Ada'nın annesi ve babası, kızlarını başarısız görüp inanmadıkları, destek olmadıkları için derin bir pişmanlık ve utanç içindeydiler. Bu durum, Ada'nın başarılarının onlara verdiği en büyük ders olmuştu. Ada ise, artık aynaya baktığında sadece geçmişteki başarısızlıklarını değil, azmiyle ördüğü pırıl pırıl bir geleceği görüyordu. Ömrünün geri kalanını, sadece kendi hayallerini gerçekleştirmekle kalmayıp, öğrencilerine de ilham veren, kaleminden çıkan her satırla ruhlara dokunan, "başarısız" etiketini bir daha asla kimseye yapıştırmayacak, aydınlık bir ışık olarak yaşadı.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz.